#

Spor

Mete Gazoz: “Ok atmaya 3 yaşında başladım”

Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nda Türk okçuluk tarihinin ilk takım madalyasını kazanan Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Muhammet Abdullah Yıldırmış, antrenörleri Yusuf Göktuğ Ergin ile birlikte Yakın Doğu Üniversitesi’nde gençler ve sporseverlerle bir araya geldi.

Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Okçuluk Federasyonu Başkanı Abdullah Topaloğlu’nun da katıldığı “Bir Asrın Şampiyonları” söyleşisi, Yakın Doğu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü ve KKTC Okçuluk Federasyonu’nun iş birliği ile düzenlendi. Türk okçuluğunun gururu Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Muhammet Abdullah Yıldırmış, Yakın Doğu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Erdağ’ın moderatörlüğünde uluslararası arenada elde ettikleri başarıların perde arkasını, okçuluğa olan tutkularını ve Türk halkını temsil ederken yaşadıkları duyguları samimi bir şekilde katılımcılarla paylaştı. Sporcuların ilham dolu hikayeleri, gençlere ve sporseverlere motivasyon kaynağı oldu.

Gazoz: “Okçuluğun içine doğdum”
Küçük yaşlardan itibaren okçuluk ile uğraştığını belirten Mete Gazoz, “Doğduğumdan beri okçuluğun içindeyim. Babam da okçuydu, antrenörüm de babamın takım arkadaşı. Aslında şimdi çalıştığım profesyonel insanların eline doğdum. 3 yaşında ok atmaya başladım” dedi. Mete Gazoz, 2013 yılında Milli Takım’a seçilmesi ile birlikte hayatında yeni bir sayfa açıldığını anlattı.
Ulaş Berkim Tümer de okçuluğa 9 yaşında adım attığını ve 2017’de Milli Takım formasını ilk kez giydiğini söyledi.
Okçuluğa 10 yaşında başlayan Muhammet Abdullah Yıldırmış ise yolculuğunun ilkokulda düzenlenen bir etkinliğin sonrasında okçuluk takımına seçilmesi ile başladığını belirtti.

“Günlük antrenman süresi 11 saate kadar çıkıyor”
Kendilerini okçuluk sporuna adadıklarını söyleyen Mete Gazoz, “Her gün ortalama 8 saat antrenman yapıyoruz. Yükleme dönemlerinde bu yoğunluk 10-11 saate kadar ulaşıyor” diye konuştu. Gazoz, “Kahvaltıdan önce ve akşam yemeğinden sonra bile antrenman yaptığımız günler oluyor” derken; her zaman yüksek tempoda çalıştıklarını vurgulayan Muhammet Abdullah Yıldırmış ise “Hedeflerimize ulaşmak için yorulmadan çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Yıldırmış: “Beni Mete ile karıştırıyorlar”
Olimpiyat madalyası kazanmasının ardından tek büyük değişmi sosyal hayatında yaşadığını söyleyen Mete Gazoz, “Soyadımın da dikkat çekiyor oluşunun etkisi ile çok hızlı bir şekilde tanındım. Sokakta çok fazla tanınıyorum. Herkesin fotoğraf çektirmek istemesi mutluluk verici ancak bu bazen yorucu da olabiliyor. Bizden sonraki nesil bizi örnek alıyor. Üzerimizdeki en büyük sorumluluk da bu. Ama baskı hissetmiyoruz. Çünkü bize öğretilen, kendimiz olmanın yettiği” şeklinde konuştu.
Ulaş Berkim Tümer, “Mete, Olimpiyat şampiyonu olduğu için bizden önce ünlü oldu. Biz yeni yeni tanınmaya başlıyoruz. Ama Mete ile hep birlikte olduğumuz için onun yaşadıklarına aşinaydık” derken, Muhammet Abdullah Yıldırmış ise “Beni Mete’ye benzetiyorlar. Ben de çoğu zaman bozuntuya vermeden insanlarla fotoğraf çekiliyorum” dedi.

Tümer: “Kariyerimdeki en büyük zorluk kendimle savaşmak”
Kariyerindeki en büyük zorluğun kendiyle savaşmak olduğunu ifade eden Ulaş Berkim Tümer, “Öğrenmem zaman aldı, ama tecrübem arttıkça basamakları hızla çıktım” derken, Muhammet Abdullah Yıldırmış ise; kariyerindeki ilk olimpiyat tecrübesinde bilinmezlik nedeniyle stres yaşadığını dile getirdi. Gün içindeki çalışma temposunun ağır olduğunu fakat buna giderek alıştıklarını belirten sporcular, başarılı oldukça bu zorlukların gürümediğini söylediler.

Gazoz, ikonik hareketinin hikayesini anlattı
Milli okçu Mete Gazoz, söyleşide sevinç gösterisi olarak yaptığı el hareketinin hikayesini de anlattı. Gazoz, “2013’te ilk kez kampa katıldığımda, şu anda teknik kadromuzda yer alan çok sevdiğim Sermet Çınar’ın önerdiği bir hareketti. İleride dünya şampiyonu olduğunda yapabilirsin demişti. Ama o dönem attığım puanlar bu hedefin yakınından bile geçmiyordu. Dünya şampiyonu olduğumda bir anda aklıma geldi ve bu hareketi yaptım. Sonra benimle özdeşleşti” cümlelerini kullandı.

Ergin: “Bu başarılar 2013’te başlayan bir vizyonun eseri”
Okçuluk Milli Takımı Teknik Direktörü Yusuf Göktuğ Ergin ise, 2013’te uygulamaya koydukları stratejik atılım planının Türk okçuluğunu ileri taşıdığına dikkat çekti. Ergin, altyapıya yapılan yatırımlarla genç yeteneklerin yetiştiğini vurgulayarak, “Önce 15 yaş altı çocukları olimpiyatın gençleri olarak görmek için çalıştık” dedi. Bu planın ilk meyvesinin 2016 Rio Olimpiyatları’nda alındığını ifade eden Ergin, “Milli Takımımıza katılan iki sporcumuz, olimpiyatın en genç sporcularıydı. Onların açtığı yol, birçok başarılı sporcumuzun yetişmesine büyük örnek oldu” şeklinde konuştu.

“En büyük zorluk, sporcuların zihnine olimpiyat fikrini yerleştirmek”
Olimpiyat düzeyinde başarı elde etmenin zorluklarına değinen Yusuf Göktuğ Ergin, en büyük engelin sporcuların zihnine olimpiyat fikrini yerleştirmek olduğunu belirterek, “Olimpik başarısı için konfor alanından uzaklaşmak ve sınırları zorlamak gerekiyor. Bu süreç, zihinsel ve fiziksel anlamda sporcuyu her yönüyle hazırlamayı gerektiriyor” dedi.

“Hiçbir şeyi gözlerinde büyütmeden çalışmaları en büyük ortak noktaları”
Genç sporcuların yüksek tempoda çalıştıklarını belirten Ergin, takım ruhu ve güven ortamı oluşturmanın önemine dikkat çekti. Ergin, “Hiçbir şeyi gözlerinde büyütmeden çalışmaya devam ediyorlar. Onları bir arada tutan en büyük ortak noktaları bu. Bu üçlü, bana göre çok özel bir psikolojik yapıya sahip” ifadelerini kullandı.
Türk okçuluğunun gelecekteki hedefleriyle ilgili de konuşan Ergin, “Arttırdığımız antrenör ve sporcu sayımızın kalitesini, elde edilen sonuçlarla da aynı oranda yükseltmek için çalışıyoruz. Sporcularımız ve antrenörlerimiz için sürekli eğitim faaliyetleri düzenliyoruz” cümlelerine yer verdi.
Sporcular, söyleşinin ardından kendilerine hediye edilen Yakın Doğu Üniversitesi tişörtlerini giyerek hatıra fotoğrafı çektirdiler.