Güney Marmara elektrik enerjisi raporu açıklandı

Tür Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Elektrik Mühendisleri Odası Bursa Şubesi 11-17 Ocak Enerji Verimliliği Haftası Güney Marmara Elektrik Enerjisi Raporu’nu açıkladı.

Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

Dünya üzerindeki nüfus artışı, hızlı kentleşme ve sanayileşme enerjiye olan talebi artırmaktadır. İnsanlarımızın yoksullaştığı, kültür ve doğa zenginliklerinin yok olduğu bir ülkede tüketilen elektrik enerjisi tek başına kalkınma ölçütümüz olmayacaktır.

Elektrik enerjisi toplumun temel gereksinimidir. Bu nedenle tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenilir bir şekilde sunulması gerekir. Gelişmiş ülkelerin elektrik enerjisine yönelik yaklaşımlarını incelediğimizde; çevresel etkileri en düşük seviyede tutan, arz güvenilirliği ve düşük maliyet gibi ölçütleri göz önüne alınan yöntemlerin geliştirildiği görülmektedir. Bu bağlamda kaynak çeşitliliğinin artırılması, birincil enerjide yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik tanınması gereklidir. Böylelikle arz güvenliğinin sağlanır, tüketiciye yansıyan maliyet düşer.

Gelişmiş ülkeler enerji tüketiminde tasarruf bilinci oluşmasına önem verip verimlilik politikalarına yönelirken, ülkemizdeki konuya bakış açısı sadece tasarruflu ampul kullanımı boyutunda algılanmaktadır. Elektrik enerjisine yönelik politikaları incelediğimizde fosil kaynaklı, dışa bağımlı, yüksek maliyetli yatırımlar yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. İzlenen politikalarla arz güvenilirliği konusunda sorunlar yaşanmakta, tüketiciye yansıyan maliyetler artmaktadır.

Otuz yıldan beri sürdürülen özelleştirme modelleri sosyal devlet anlayışının parçalanmasına neden olduğu gibi planlama anlayışından vazgeçilmesiyle yardıma muhtaç topluluklar yaratmaktadır. Plansızlık ve denetimsizlik, ekosistemi olumsuz etkilemekte ve geri dönülemez çevre tahribatları oluşturmaktadır. Dağıtım alanının özelleştirilmesi ve üretim santrallerinin yapımının da özel sektöre bırakılması kontrolü zor, daha az denetlenebilen ve planlanmayan bir sistem yaratmıştır.

Rakamlarla Türkiye’nin Elektrik Enerjisi Görünümü

Türkiye’nin Elektrik Üretim Kurulu Gücü, 2019 yılı Aralık ayı sonu itibariyle, 2018 yılına göre 2.826 MW artarak, 88.526,1 MW’ tan 91.351,7 MW’a yükselmiş ve %3,2 artmıştır. Böylece 2019 yılı sonu itibarı ile son on yılda artış %103,90 olarak gerçekleşmiştir.

Devletin enerji üretimindeki payı %21,4 iken özel sektörün payı %78,6 olarak gerçekleşmiştir. Sonuç olarak; alım garantili özel sektör enerji yatırımları halkımıza ucuz elektrik enerjisi teminini bir başka bahara bırakmıştır.

2019 yılının yatırımlarını incelediğimizde; Termik kaynaklar 907 MW, HES bazlı yatırımlar 202,7 MW, Yenilenebilir enerji kaynakları 1715,9 MW olarak gerçekleşmiştir. Türkiye Elektrik Kurulu Gücünün %52,3’ü termik kaynaklardan, %31,2’si HES’lerden, %8,3’ü RES’lerden, %6,6’sı GES’lerden ve %1,7’side JES’lerden oluşmaktadır. Kurulu gücümüze göre inceleme yaptığımızda Son yıllarda enerji yatırımlarının yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru evrilmesi sevindirici bir gelişme olmasına rağmen halen kurulu gücümüzün %52,3’ü termik kaynaklardır. Güneş, rüzgâr gibi kaynakların üretim yatırımları artsa da doğalgaz, linyit, taşkömürü artışları Sırası ile 258, 504, 165 MW ile hala çok yüksek seviyelerdedir.

Kurulu Gücümüzü kaynak bakımdan değerlendirirsek %58,4’ü Yerli (HES, GES, RES, JES, Linyit…) kaynaklara, %41,6’sı da dış kaynaklara (Doğalgaz, İthal kömür, Fuel oil…), %47,7’si ise HES+RES+GES+JES’ten, %52,3’ü de diğer kaynaklardan oluşmaktadır. Enerjideki dışa bağımlılığımız kurulu güç olarak %47,7 seviyesindedir.

2017 yılının Temmuz ayında 47.659,7 MW’la tüm zamanların en yüksek değerine ulaşmıştır. 2019 Yılının en yüksek Ani Puantı 26 Ağustos’ta 45.324,4 MW olmuştur. Son 2 yılda ani puant gücümüz ekonomik krizi nedeni ile sürekli olarak düşmektedir. Tüketimimiz düşmesine rağmen Son 5 yılda Kurulu güç ile puant oranı sürekli olarak artmaktadır. 2015 yılında Kurulu güç/Puant güç oranı 1,69 iken 2019’da 2,01’e çıkmıştır. Son on yıldaki veriler göz önüne alındığında kurulu güç artışı ile Elektrik Tüketim artışı arasında makasın açılmaya devam ettiği görülmektedir. En yüksek puant talebi ve kurulu güç üzerinden hesaplanan kurulu güç yedeğine bakıldığında, 2017 yılı sonunda %78,7`lik kurulu güç yedeği oluşmuş iken bu parametre 2019 yılı Aralık ayı sonu itibari ile %101,37`lik kurulu güç yedeği oluşmuştur. TEİAŞ`ın 2017-2021 Üretim Kapasite Projeksiyonu`nda ortaya konulan yüzde 69.2`lik öngörüsünün %32,12 üzerindedir. Bunun neden ise; Tüketimin düşmesi ve Plansızlık nedeni ile Üretimin Tüketim üzerinde yatırım yapılmasıdır.

Rakamlarla 2019 Türkiye İletim-Dağıtım-Tüketim Sisteminin Değerlendirilmesi

Türkiye’de 2019 yılı itibariyle dağıtım şebekesinin %17,41’ yeraltı kablolu olmakla birlikte AG’ de bu oranı %19,6 iken OG’ de ise %14,5’tir. (2016 yılı verilerine göre Avrupa genelinde dağıtım şebekesinin yaklaşık %55’i yeraltı kablolu olmakta birlikte AG’ de bu oran %59 iken OG’ de ise %48’dir. Hollanda ve Danimarka’da dağıtım şebekesinin tamamına yakını yeraltı kabloludur.) Yeraltı kablolarına yapılacak yatırımların artması ile elektrifikasyon sistemimizin güvenlik, enerji sürekliliği, yaşanmamasını arzuladığımız kazalar, çevresel faktörlerle sistemin kaybının azalması, kaçak kullanım oranın azalması gibi etkileri olacaktır.

2019 yılı Türkiye’nin OKSÜRE değeri 1410 dakika, OKSIK değeri 18,72 adet çıkmaktadır. Japonya’da kesinti süre ve sayıları, 2019 yılı OKSÜRE değeri 221 dakika, OKSIK değeri 0,28 adettir. ABD’nin 2017 yılı OKSÜRE değeri 470 dakika iken OKSIK değeri ise 1,4 adettir. Avrupa Enerji Düzenleyicileri Konseyine düzenli bilgi veren ülkelerden en kötüsü Romanya’dadır. Yukarıdaki bahsettiğimiz kalite göstergelerinde ülkemiz Romanya’nın 4 katı seviyededir. Bu problemin kök nedeni hatlarımızın eski olması, kayıp kaçak oranlarımızın çok yüksek olması, hatalı müdahale ve bağlantıdır.

Türkiye Elektrik tüketiminin Tüketim- Aboneler üzerine dağılımlarını incelersek; 2019 yılında 2018’e göre fiili tüketim, faturalanan tüketim, Enerji İthalat-İhracatımız düşmüştür.

2019 yılında Faturalanan tüketimin tüketici türüne göre dağılımı sanayi tüketimi %41,14, Ticarethane tüketimi %28,38, mesken tüketimi %24,56, Aydınlatma ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketimi toplamı ise %5,92 olmuştur. Tüketimleri incelediğimizde Son 40 yılda sanayinin tüketimi düzenli olarak düşmektedir. Aydınlatma 1990-2002 arasında hızla yükselme göstermiş, verimli sınıf aydınlatmaya geçiş ile azalma trendine girmiştir. Ticaret- Kamu hizmetleri son 40 yılda %223,2 artmıştır. Bu artışı önlemek için Ticaret- kamu hizmetlerinde enerji verimliliğinin devreye alınmasını öneriyoruz.

Güney Marmara Elektrik Enerjisi Değerlendirmesi

Güney Marmara Bölgesi’nde 2019 yılında ülke kurulu gücünün %11,04’üne (2017’de %11,1) sahiptir. İşletmede olan 134 adet üretim santralinin (2017’de 118 adet) kaynak dağılımı şu şekildedir. Rüzgâr 54 adet- 1947 MW, Doğalgaz 20 adet- 3855 MW, Hidroelektrik 17 adet- 228,17 MW, Güneş 17 adet- 55,06 MW, Biyogaz 9 adet- 69,8 MW, İthal Kömür 4 adet- 2965 MW, Linyit 4 adet- 869,6 MW, Atık ısı 4 adet- 42 MW, Jeotermal 2 adet- 15,5 MW, İthal Kömür, Doğalgaz 1 adet- 143 MW, Fuel oil 1 adet- 15,5 MW, Biokütle 1 adet- 5,7 MW’ dır. İşletmede olan elektrik üretim santrallerinin %66,82’si(2017’de %73) birincil enerji kaynağı olarak doğalgaz ve ithal kömürlü dışa bağımlı santrallerdir. 2017-2019’daki kurulu güç artışını incelediğimizde; Çanakkale’de %15, Yalova’da %13, Balıkesir’de %6, Bursa’da %0,12 artış gerçekleşmiştir. Güney Marmara Bölgesi’nde, işletmelerdeki rüzgâr santrallerinin kurulu gücü Türkiye’dekilere oranı %25,8’ini oluşturmaktadır. Bölgemizde, ülkenin diğer bölgelerine göre hidrolik potansiyeli çok düşük olup, biyolojik ve jeotermal kaynakların toplam elektrik enerjisi kurulu gücündeki payları yok denecek kadar azdır. Bölgemizde yıllık güneşlenme süresi yeterli olmakla birlikte, tarım arazilerinin genişliği ve verim dikkate alındığından güneş enerji santrallerine yapılan yatırımlar yavaş ilerlemektedir. Bölgemizde her ne kadar kaplıca sayısı fazla olsa da jeotermal enerji üretimi için yeterli sıcaklıkta su gözlemlenmemiştir.

Kurulu santrallerimizin %37,77’ı doğalgaz, %29,05’i ithal kömür kullanan, birincil enerji kaynağı dışa bağımlı işletmelerdir. (2017 doğalgaz %40,8 iken ithal kömür 38,2’dir.) Diğer kaynaklara yapılan yatırımlar dışa bağımlı kaynaklara olan ihtiyacı azaltmıştır. Yerli kaynak olarak; Balıkesir ve Çanakkale rüzgâr enerjisi yönünden oldukça zengindir. İşletmede ki rüzgâr santralleri bölgenin elektrik enerjisi kurulu gücünün %19,08’sına karşılık gelmektedir. (2017’da %16 idi.) Bölgemizdeki barajların büyük bir kısmı sulama, taşkın önleme ve içme suyu temininde yararlanılması nedeniyle hidrolik santrallerinden elektrik enerjisi üretimi, diğer bölgelere göre çok düşüktür.

Güney Marmara Bölgesi, yüksek tarım ve hayvancılık birikimi ile ülkenin en önemli biyogaz-biokütle üretim merkezlerinden birisidir. Bölgede 2017’de kurulu gücün %1,1’ine denk gelir iken; 2019’da 0,74’e gerilemiştir.

Güney Marmara Bölgesi’ndeki santraller enterkonnekte şebekeye katkısı 2019 yılında 17808,494 GWh elektrik üretimi yapmıştır. Bu santrallerin toplam üretime katkısı %10,01’dir. (2017 yılında %12,72) Sonuç olarak Güney Marmara’nın santrallerinin toplam üretime katkısı düşmüştür. Bunun nedeni ithal kaynakların kullanılması nedeni ile maliyetlerin artmasıdır.

Bölgede 2019 verilerine göre 3285378 abone, 18.537.719 MWH enerji tüketmiştir. Abone sayısı artmasına rağmen toplam tüketim düşmüştür. Bunun nedeni ekonomik krize bağlı olarak sanayideki tüketilen enerjinin düşmesidir.

Kayıp kaçak oranımız ise; %4,82 ile Türkiye ortalamasının altındadır.

İller bazında tüketici grupları hakkında analiz yaptığımızda tüm bölgelerde tarımsal sulama tüketimi 2017’ye göre artmıştır. Bunun nedeni bölgemizdeki yer altı sularının çekilmesi, dizel su motorlarının yeterli suyu temin edememesi nedeni ile derin kuyu uygulamalarındaki pompa gruplarının tüketimi gösterilebilir. Su kullanıma dikkat edilmelidir. İçinde bulunduğumuz ekonomik krize bağlı olarak endüstrinin tüketiminin düşmesi nedeni ile İller bazında sanayi tüketimi Balıkesir hariç azalmıştır. İller bazında nüfus artışına paralel olarak mesken tüketimi artmıştır. Ticaret ve Kamu Hizmeti Çanakkale ili hariç düştüğü görülmüştür.

Bölgemizin enerji gereksinimi Türkiye ortalamasının üzerinde artmaktadır. Bölgemizde ithal kömüre dayalı termik santral ve rüzgâr santrali yatırımları devam etmektedir. Buna karşılık elektrik sisteminin ana omurgasını teşkil eden iletim sistemi yatırımlarının gelişimi ise ağır işlemektedir.

Sonuç olarak;

1- Yerli ve yenilenebilir kaynaklarımız, merkezi bir şekilde örgütlenmeli, kamusal bir anlayışla kâr amacı gütmeden halkımızın kullanıma sunulmalıdır.

2- Kültür ve tabiat varlıklarını göz ardı etmeden doğa ve toplumla barışık, yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı bir üretim politikasının benimsenmelidir.

3- Yenilenebilir enerji santrallarının artması karbon emisyonunu düşürmek açısından önemlidir.

4- Kullanılan ekipmanların yerli üretimle sağlanması konusunda Ar-Ge ve mühendislik çalışmaları konularındaki destekler de etkin olarak arttırılmalıdır.

5- Enerji alanındaki sektör sorunlarını göz ardı eden ve enerji alt yapısını kendi haline terk eden uygulamalarla, enerjinin verimli ve kaliteli kullanılması kavramları birbiriyle çelişmektedir. Enerji verimliliği konusu, bilimsel yöntemlerle ele alınmalı, planlanmalı ve aksiyona geçirilmelidir. Bu konudaki uygulamalar; bağımsız denetim kuruluşlarınca uluslararası standart kapsamında denetlenmeli, denetim sonucunda ortaya çıkacak gelişime açık yönlerin uygulanması sağlanmalı, İyileştirilen noktalar tüm kurum ve işletmelerde yaygınlaştırılmalıdır.

6- Bölgemizde planlanan ve yapımı devam eden santraller gelecekte daha çok arz fazlalığına sebep olacak ve büyük bir kısmı dışa bağımlı yakıta dayalı olması nedeniyle “akılcı” yatırımlar değildir. Bu durum bilimsel yaklaşımla toplum yararına tüketim, kaynak, üretim ve yatırım planlarının yapılması ve bu planlara uyulmasıyla engellenebilir.

7- Çanakkale ilimizde olduğu gibi çevre sorunları yaratacak kömürlü termik santral projelere yönelmek yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı projelerle zenginleştirilmelidir. Bölge için hazırlanan raporlarda kömürlü termik santrallerin hava kirliliğine neden olan kaynaklar arasında birinci sırada yer aldığı dikkate alınmalıdır. Yeni kömürlü santrallerin inşasına izin ve lisans verilmesi toplum yararına olmadığı sonucuna varılabilir.

Yorumlar

Bir yanıt yazın