Gündem
Kabine toplantısı sonrası önemli açıklamalar
Kabine Toplantısı’nın ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, alınan yeni kararları açıkladı.
Mart ayı itibariyle kademeli normalleşmeye başlanacağını açıklayan Erdoğan, “İllerimizi vaka, aşı oranları gibi kriterlere göre düşük, orta, yüksek, çok yüksek riskli olarak sınıflandıracağız. Normalleşme takvimini de buna göre yürüteceğiz. Restoran kafeler için yol haritası önümüzdeki günlerde açıklanacak. Hafta sonu uygulamasından başlayarak sokağa çıkma kısıtlamasını illerdeki duruma göre aşamalı şekilde kaldırıyoruz.” dedi.
MADDE MADDE ALINAN YENİ KARARLAR
- Kısa çalışma ödeneğinin süresi son kez Mart sonuna kadar uzatıldı
- Buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi hububat ürünlerinde dekara 8 lira olan destek 16 liraya yükseltildi.
- Gübre destekleri yüzde 100 artışla 2 katına çıkartıldı.
- Organik ve organomineral gübre kullanan üreticilere ilave olarak dekara 10 lira olan destekleme ödemesi 20 liraya yükseltildi.
- Halen uzaktan eğitimle faaliyetlerine devam eden öğrencilerin durumu, illerdeki vaka sayısına göre değerlendirilecek.
(Mart’ta kademeli normalleşme başlıyor)
- İllerdeki vaka, aşı oranları gibi kriterlere göre düşük, orta, yüksek, çok yüksek riskli olarak sınıflandırılacak. Normalleşme takvimini de buna göre yürütülecek.
- Restoran, kafe, kıraathane ve benzeri esnafı rahatlatacak adımların yol haritası önümüzdeki günlerde açıklanacak.
- Hafta sonu uygulamasından başlayarak sokağa çıkma sınırlamasını illerde vaka, aşılama ve diğer kriterlere göre aşamalı şekilde kaldırılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı sonrası açıklamalarda bulunuyor https://t.co/nFLESA01T7
— T.C. Cumhurbaşkanlığı (@tcbestepe) February 17, 2021
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle;
Kabine Toplantımızda güvenlikten sağlığa, ülkemizin gündemindeki tüm meseleleri değerlendirdik. Geçtiğimiz günlerde Irak’ın kuzeyindeki Gara bölgesine yapılan harekatla ilgili ayrıntılar üzerinde de durduk.
GARA’DA PKK KATLİAMI
Bu harekat üzerinde şehit düşen 3 askerimizle alçakça katledilen 13 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Bu süreçte devlet olarak her yolu deneyerek terör bataklığını kurutmaya çalıştık. 1990’lı yılların kaotik ortamında terör örgütü hem askerlerimiz, güvenlik güçlerimizle diğer kamu görevlilerimize hem de sivil vatandaşlarımıza acımasız saldırılar gerçekleştirmiştir. Bebeklerden kadınlara, yaşlılara kadar ayrım gözetilmeksizin herkes hedef alınmıştır. Bölge ülkelerinin ve küresel güçlerin piyonu haline dönüşen örgüt bir süre kendi kabuğuna çekilmiştir.
Bu dönemde terör meselesini suhuletle çözüme kavuşturmak için tüm risklerini göze alarak çeşitli adımlar attık. Milletimizin birliğine, ülkemizin bütünlüğüne göz diken çevrelerle birlikte hareket eden terör örgütü yeniden eylemlere başladı.
Sur, İdil, Cizre, Silopi, Nusaybin, Derik, Dargeçit ilçelerimizde yaşanan hadiseler güvenlik kuvvetlerimiz müdahalesiyle bastırılmıştır. Sınırlarımız içerisinde kapsamlı terör operasyonları yürütülmüştür.
Türkiye’ye terörden darbeye her yönetimi kullanarak diz çöktürmeye çalışanlara karşı milletimiz canı pahasına sahip çıkarak tarihi bir ders vermiştir.
Güney sınırlarımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu kırmak için de çok sayıda harekat gerçekleştirdik. Bu harekatlar sayesinde Suriye sınırlarımızın önemli bir bölümünü güvenli hale getirdik.
17 BİN 750 TERÖRİST İMHA EDİLDİ
Ülkemizin Temmuz 2015 yılından bugüne kadar sınırları içinde ve dışında yürüttüğü operasyonlarda verdiği şehit 401 asker, 403’ü jandarma, 116’sı güvenlik koruyucusu olmak üzere toplam 1259’dur. Yine bu dönemde terör örgütlerinin saldırılarında 770 vatandaşımız hayatını kaybederken 5 binin üzerinde vatandaşımız da yaralanmıştır. Yurt içinde ve yurt dışında toplamda 12 binin üzerinde terörist imha edilmiştir. Etkisiz hale getirilen terörist sayısı 17 bin 750’yi bulmuştur. Elbette tek bir şehidimizin tırnağını bile bu teröristlerin topuna birden değişmeyiz.
Burada rakam olarak ifade ettiğimiz her bir şehit, gazimizin, hatta teröristin nihayetinde bir can olduğunu asla unutmuyoruz. Medeniyetimizin temelinde insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışı vardır.
Önceki akşam UNESCO Yunus Emre Yılı’nda bir kez daha rahmetle andığımız büyüklerimiz bize hep “önce insan” demeyi öğütlemiştir. Bizim ezanımız, bayrağımız, vatanımız başta olmak üzere kutsallarımız söz konusu olduğunda gözümüz dünyayı görmez.
“ELİMİZDE TEK BİR MASUMUN KANI YOKTUR”
İnancımız ve değerlerimiz yolunda mücadele ederken şehitlik ve gazilikle müşerref olmayı en üstün vasıf olarak kabul ederiz.
Bizim elimizde tek bir masumun kanı yoktur, olmamıştır, olmayacaktır. Geçmişimizde tek bir coğrafyanın ya da toplumun sömürülmesinin ayıbı yoktur, olmamıştır, olmayacaktır. Ne ecdadımızdan böyle bir miras aldık, ne kendimiz böyle bir zillete bulaştık, ne de evlatlarımıza böyle bir utanç bırakacağız.
Katran karasından beter halleriyle ülkemize insanlık, hak, adalet, özgürlük, demokrasi dersi vermenin peşine düşenlere diyorum ki, önce siz aynaya bakın ve kendi gerçeklerinizle yüzleşin. Sırça köşkleriniz en küçük bir rüzgarda nasıl temellerinden sarsıldığını biz görüyoruz.
Biz ise binlerce yıllık köklü geçmişimizde nice fırtınalar atlattık. Çünkü biz hiçbir zaman zalim olmadık. Zalimin yanında yer almadık, zalime teslim olmadık. Çünkü biz her zaman mağdura kucak açtık, mazluma el uzattık, hukukunu koruyanın safını tercih ettik.
Suriye’de bunu yaptık. Libya’da bunu yaptık. Karabağ’da bunu yaptık. Somali’de bunu yaptık. Filistin’de bunu yaptık. Irak’ta, Bosna’da, Kıbrıs’ta bunu yaptık. Şayet bunun için bir bedel ödememiz gerekiyorsa da ödedik.
Bu bedeli yeri geldi sokaklarımız karıştırılarak ödedik, yeri geldi siyasi kaos denemesiyle ödedik, yeri geldi terör örgütleri üzerimize salınarak ödedik, yeri geldi darbe girişimiyle ödedik, yeri geldi ekonomik tuzaklarla ödedik, yeri geldi uluslararası alanda haksız, hukuksuz baskılara maruz kalarak ödedik. Ama hiçbir zaman eğilmedik, teslim olmadık.
Bugün Türkiye kendini her zamankinden çok daha fazla güvenmektedir. Bugün Türkiye bölgesel ve küresel liderlik hedefine doğru, bizzat sahada adım adım yürümektedir. Bugün Türkiye dünyadaki tüm mazlumların gönlünde taht kurmuştur. Terörle mücadele meselesi her türlü siyasi çekişmenin, günlük polemiklerin üzerinde tutulması gereken milli bir konudur.
Şöyle kalplerinden kopup gelen bir hisle, tam tarifini yaparak, amasız, fakatsız, lakinsiz bir şekilde terör örgütünü kınamayan hiç kimse kendisini bu ülkenin partisi olarak takdim edemez.
“BU MİLLET HESABINI SORACAK”
PKK’yla arasına mesafe koyamadığı için bizim nazarımızda bir parti var. Terbiyesize bak. Alçaklıkta demiyorum, çukurlukta sınır tanımayanlara, bu millet onca şehidimizin ve gazimizin hesabını soracak.
Hadi bunlar tescilli terör yardakçısı, peki bu ülkenin ikinci büyük partisi durumundaki CHP’ye ne oluyor? Kılıçdaroğlu dün bir sürü zırvayı arka arkaya sıraladı.
Arada bize de güya sorular soruyor. Bu soruları dünyadan ve ülkemizden haberi olmayan bir meczup sorsa diyeceğiz ki mazurdur. Ama öyle değil. CHP’nin başındaki adamcağız hayatının bir bölümü memuriyetle, diğer bölümü siyasetle geçmiş, kasetle geçmiş olsa da CHP’nin genel başkanlık koltuğunu cebren ve hile ile işgal etmiş biridir.
Söylediklerine bakarak bu zatın PKK terör örgütünün nasıl alçak bir yapı olduğundan, kimlerden destek aldığından habersiz olduğunu anlıyoruz.
Yine bu zatın terörün uluslararası boyutundan, terör örgütlerinin uluslararası alanda nasıl aparat olarak kullanıldığından zerre kadar malumatı olmadığını görüyoruz.
Bu operasyonun sorumlusu elbette aynı zamanda başkomutan ve yürütmenin başı olan cumhurbaşkanından, askerinden polisine, istihbaratçısına kadar Türkiye Devleti’dir.
Geçmişte Suriye’den Karabağ’a, Libya’dan Doğu Akdeniz’e kadar yaptığımız hiçbir operasyonu zaten sahiplenmediler. Terör örgütüne samimi bir kınama yapmaya dilleri varmayanların yaşanan acı hadise karşısında şahsımı ve devletimi suçlama yönünde gösterdiği gayreti ibretle takip ediyoruz.
Halbuki dün milli savunma bakanımız ve İçişleri Bakanımız hem CHP’nin başındaki zatı, hem de İYİ Parti Genel Başkanı’nı bilgilendirdiler. Ayrıca bakanlarımız TBMM Genel Kurulu’nda gereken izahatı verdiler.
İlk seçimde bu zatın hak ettiği dersi son defa alacağına inanıyorum.
MİLLİ UZAY PROGRAMI
Ülke olarak bir yandan terörle, bir yandan salgınla uğraşırken demokratik ve ekonomik kalkınmamızı ileriye taşıyacak çalışmaları da asla ihmal etmiyoruz.
Türkiye’nin yeni başarı hikayelerini teknoloji öncülüğünde özgün işlere imza atan bilim insanlarımızla birlikte yazacağız. Geleceğimizi yüksek teknolojide, inovasyonda arıyoruz.
Bu alanda gelecek 10 yıldaki hedeflerimizi ve yol haritamızı paylaştık. İnandığımız ve kendimizi adadığımız müddetçe bu hedeflere ulaşma konusunda önümüzde hiçbir engel göremiyorum.
Son 18 yılda yaptığımız yatırımlarla bugün uzay alanında olgunlaşmış insan kaynağına sahip bir Türkiye var. Kendi uydularını üretebilen, geliştirebilen dünyada az sayıdaki ülke arasındayız. Gözünü uzaya dikmiş tutkulu evlatlara sahibiz. Ay’a ulaşmak ya da uzaya bir Türk vatandaşını göndermek gibi hedefler emin olun yalnızca birkaç adım ötemizdedir. Milli Uzay Programı’nın milletimizce büyük bir heyecanla karşılandığını görmek bizleri ayrıca memnun etti.
Bu milletin derdiyle dertlenemediği gibi başarılarıyla gururlanamayan nasipsizler burada da kendilerini gösterdiler. Biz Samanyolu Galaksisi diyoruz, onların aklı hala samanda. Bu atılıma uzay masalı diyecek kadar küçüldüler.
Bu yolda attığımız önemli adımlarda bir diğeri olan Türkiye’nin Otomobili projesi de son sürat devam ediyor.
Şu ana kadar 35 bin zemin güçlendirme kolonu imal edildi. Boya, enerji ve gövde binalarının altyapı çalışmaları tamamlandı. Otomobilimizin teknolojik donanımına ilişkin geçtiğimiz hafta da önemli bir adım attık.
TOGG, Meteoroloji’nin anlık verilerinden yararlanarak sürücüyü uyaracak. Fikri mülkiyet haklarının tamamı size olan bir otomobile sahip olduğunuzda hangi teknolojiyi isterseniz onu aracınıza ekleyebiliyorsunuz. Eğer bu araç Türkiye’nin yerli ve milli otomobili olarak geliştirilmeseydi böyle bir imkanı da elde edemeyecektik. Üretim cephesinde de Türkiye yoluna güçlü bir şekilde devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta 2021’nin son ayına ilişkin sanayi üretim verilerimiz açıklandı. Sanayi üretimimiz beklentileri aşarak bir önceki yılın son ayına göre %9 artış gösterdi.
Salgın başladığında IMF Türkiye’nin 2020’de yüzde 5 daralacağını öngörmüştü. Bugün IMF Türkiye’nin %1,2 büyüyeceği şekilde önceki tahminin güncellemek zorunda kaldı.
Tedarik zincirlerinde yaşanan tüm aksaklıklara rağmen üretim sektörümüz uluslararası taahhütlerde tüm dünyaya örnek olacak bir gayret ortaya koydu. Geçtiğimiz yıl 169,5 milyarlık ihracat rakamına ulaşarak küresel ihracattaki payımızı ilk defa %1’in üzerine çıkardık.
Sermaye piyasalarından otomobil ve konut satışlarına kadar her alanda umut verici yükselişlerin yaşandığı bir yılı geride bıraktık. Bu yılın ilk 40 gününde organize sanayi bölgelerimizdeki elektrik üretimi-tüketimi geçen yılın aynı dönemine göre %7.3 oranında artarak yeni dönemin işaretlerini vermeye başladı.
Salgın tedbirlerinden etkilenen hizmet sektörleri başta olmak üzere esnaflarımızın ve şirketlerimizi bulunduğunu da biliyoruz. 311 milyar lirayı bulan destek ve teşviklerle bu sıkıntıları bir nebze hafifletmenin gayreti içerisindeyiz.
Sosyal destek kısa çalışma ödeneği, normalleşme desteği başlıkları altında milletimize aktardığımız kaynak 53 milyar lirayı buldu. Kısa çalışma ödeneğinin süresini son kez olarak mart ayının sonuna uzattık.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir Giriş