#

Eğitim

Acı gerçek: 1 milyon çocuk tarikatların elinde

Tarikat araştırması nedeniyle hakkında inceleme başlatılan Prof. Balcı, Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e konuştu.

Prof. Dr. Esergül Balcı’nın dikkat çektiği noktalar ve çarpıcı analizlerinden öne çıkanlar şöyle;

  • Taşrada devlet eğitimden kademe kademe çekilmiş. Bazı bölgelerde okullar kapatılmış. Yoksulluk ve sahipsizlik nedeniyle aileler çocuklarını tarikatlara teslim etmiş. Yarın bu çocukların hangi amaç için nasıl kullanılacağı meçhul.
  • Bu durum terör kadar ciddi bir ulusal güvenlik sorunudur. IŞİD’e katılanların çoğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden olduğunu mahkeme kayıtlarından biliyoruz. Biz bunun için AB’nin programından esinlenerek “Tarikat Erasmus”u ifadesini kullandık.
  • Afrin’de, İdlib’de evlatlarımız terör örgütü PYD/YPG ile yani PKK’nin Suriye koluyla savaşıyor. Bunların lideri Salih Müslim’in kardeşi de Gaziantep’te Zehra adında bir medrese açtı. Mehmetçik, Suriyeli teröristlerin aileleri Türkiye’de medrese açsın diye mi şehit oluyor?
  • Yaptığımız araştırmaya göre, Türkiye’de bir milyon civarında çocuk tarikatların elinde. Çoğunluğu yoksul ailelerden geliyor. Çaresizler. Kalabalık ailesinin karnını zar zor doyuran ebeveynler çocuklarını tarikata verince, bir boğaz eksiltmiş oluyor.
  • Siz bakmayın tarikatların İstanbul Sözleşmesi konusunda yaygara kopardıklarına. Karşı cinsle neredeyse hiçbir temasları yok. Battaniyeden tahrik olan ve bu konuda fetva veren şeyhler var.
  • İstanbul’da bir Kuran kursunda çocuklara, ardından Sakarya’da 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edildi gibi pek çok haber ve bunlara ilişkin tutuklamalar oluyor. Bunlar buzdağının görünen yüzü. Tarikat yurtları, okulları, kursları ve evleri her türlü istismara açık.

Türkiye’deki tarikatlar aslında Soğuk Savaş artığı yapılar. Komünizmle mücadele için desteklenmiş, daha sonra para ve menfaat ilişkileriyle palazlanmış karanlık organizasyonlar.

– Onca paranın kaynağı?

Önceleri hac, umre, bağış, fitre, zekât ve kurban derisi gibi gelirleri varken, artık kamudan beslenen devasa holdinglere dönüştüler. Özellikle herkesin bildiği gibi eğitim ve sağlık alanını tercih etmiş durumdalar.

– Ya kamuya nasıl sızdılar?

Yoksul öğrencileri ve gençleri ağlarına düşürdüler. Özellikle büyük şehirlerde okumak zorunda olan ancak parası olmayan gençleri topladılar. Yurt ve burs olanakları sağladılar. Mezun olanları da siyasi ilişkilerini kullanarak kamuya monte ettiler.

TARİKATLARIN ELİNDE 1 MİLYON ÇOCUK VAR!

– Türkiye’de aşağı yukarı kaç çocuk tarikatların elinde?

Yaptığımız araştırmaya göre, Türkiye’de bir milyon civarında çocuğun tarikatların elinde olduğu sonucuna ulaştık. Çoğunluğu yoksul ailelerden geliyor. Çaresizler. Özellikle büyük şehirlerin varoşlarında yaşayan, kırsaldan gelen, dinsel ve geleneksel değerlerle çocuklarını koruyabileceğini zanneden ailelerin çocukları.

– Hangi nedenlerle tarikatlara veriliyorlar?

Öncelik ekonomi. Kalabalık ailesinin karnını zar zor doyuran ebeveynler çocuklarını tarikata verince, bir boğaz eksiltmiş oluyor. Sonra “Oğlum-kızım büyükşehirde kapılıp gider, kötü yola düşer, dininde imanında büyüsün” diye düşünenler var. Bir de geldikleri çevredeki hemşerilerinin yönlendirmesi söz konusu. Bu insanlar kentte tutunamamanın ezikliğini ve ekonomik yetersizliklerinin sıkıntısını “hiç değilse çocuğumuz parasız eğitiliyor” düşüncesiyle azaltmaktadırlar. Bu durum bir yerde “çaresizliğin çaresi” halini almıştır.

– Aldıkları eğitim ne?

Eğitimlerin çoğu Arapça ve Kürtçe. Tavizsiz bir itaat ve metafizik bir hayal âlemiyle soslanmış eğitim veriliyor. Hiçbir bilimsel ve rasyonel öğenin bu eğitimde yeri yok. Hiçbir şey sorgulanamaz. Peygamberlere özgü mucizeleri olduğunu iddia ediyorlar. Sohbetlerde çocuklara anlatılan ya da izlettirilen propagandalarla bu durum perçinleniyor. Dinimiz gerçekleri ile ilgisiz bir eğitim.

Son yıllarda taciz ve tecavüz olaylarıyla sıkça gündeme geliyor tarikatlar. Daha geçenlerde Uşşaki tarikatının lideri Fatih Nurullah, 12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Nasıl bir sosyoloji ve psikoloji yatıyor bu taciz olaylarının altında?

Medrese öğrencileri yatılı olarak kalıyor. Kapalı ortam, beyin yıkama, korku ve güvensizlik nedeniyle her türlü istismara açık durumdalar. Siz bakmayın tarikatların İstanbul Sözleşmesi konusunda yaygara kopardıklarına. Karşı cinsle neredeyse hiçbir temasları yok. Battaniyeden tahrik olan ve bu konuda fetva veren şeyhler var. Küçük yaştan itibaren kendilerinden büyüklerle birlikte yaşamak ve onlara tam anlamıyla itaat etmek üzerine kurulu kapalı bir yapının içinde yetişiyorlar. Biz, tarikat yurtlarında ve okullarında yaşanan tecavüzleri ve istismarları iletişimin olanaklarının artmasıyla öğrenebildik. Oysa bu geçmişten beri olagelen bir durumdu. İstanbul’da bir Kuran kursunda çocuklara, ardından Sakarya’da 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edildi gibi pek çok haber ve bunlara ilişkin tutuklamalar oluyor. Bunlar buzdağının görünen yüzü. Tarikat yurtları, okulları, kursları ve evleri her türlü istismara açık. Buralarda kalan çocuklar evlerine döndüklerinde kendi psikolojik durumlarını ailelerine, varsa kardeşlerine de yansıtabiliyorlar.

– Kadınlara ne öğretiliyor?

Kadının görevi olarak erkeğe itaat en önemli öğreti ne yazık ki! Bir kadın olarak bunu içim acıyarak söylüyorum. Onların düşüncesine göre kadın, zaten erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmış ikinci sınıf bir varlık ve erkeğin kölesi durumunda.

– Tarikat ve cemaatler kapatılmalı

Tarikat ve cemaatler, kapatılsın demek en kolayı ancak “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması” yasası halen yürürlükte, yani zaten kapalı olmaları gerekiyor. Sorun Türkiye’deki pek çok konuda olduğu gibi uygulamada. Devlet görüp de görmezden geliyor, çoğu dernek ve vakıf çatısı altında olduğu için. Üstelik şeyhlerin çoğu röportaj veriyor, devlet adamları ile görüşüyor. Öncelikle yasaların uygulama sorunu giderilmelidir. Tarikat ve cemaatler, özellikle devletin yetersiz kaldığı alanlarda ortaya çıkıyorlar. Doğa boşluk kaldırmaz, hemen başkaları tarafından doldurulur. Ortaya çıkan boşluğu devlet, doldurmalıdır. Eğitim politikaları savrulmalardan kurtarılarak herkese eğitim hakkı, yurt, burs olanağı sağlamalı; laik, çağdaş, bilimsel, sorgulayıcı, özgür düşünceye sahip insan yetiştirilmelidir. Kısaca, anayasamızın 42. maddesi ile 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu gerçek anlamda uygulanmalıdır. Tabii her şeyden önemlisi, din-siyaset-eğitim ilişkisine son verilmelidir.