#

Siyaset

Bahçeli’den 3 stratejik tedbir önerisi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Rusya ile Ukrayna arasındaki krizin küresel enerji ve emtia fiyat artışlarını tetiklediğini belirterek, Türkiye’nin ‘gıda güvenliğinin tam ve eksiksiz sağlanması’, ‘enerji arz güvenliğinin temin ve takviye edilmesi’, ‘hormonlu artışlara karşı caydırıcı ve etkili önlemlerin sürdürülebilir mahiyette alınması’ 3 ana başlığı altında acil ve stratejik tedbirler alması gerektiğini söyledi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Türkiye’ye sığınan Ukraynalı sayısının 60 bini bulduğunu, diğer ülkelere gidenlerle birlikte bu sayının 3,5 milyonu geçtiğini söyledi.

Bahçeli, Rusya ile Ukrayna arasında 34’üncü gününe girilen kriz ve çatışmaların küresel enerji ve emtia fiyat artışlarını tetiklediğini ve hayat pahalılığının tırmandığını belirterek, “Rusya, dünya doğal gaz rezervlerinin dörtte birine sahiptir ve Avrupa ülkelerinin toplam enerji tüketiminin yüzde 40’nı karşılamaktadır. Küresel gıda ihracatının neredeyse yüzde 25’i Rusya’nın tekelindedir. Bu ülke tek başına yılda 44 milyon ton buğday ihraç etmektedir. Rusya ve Ukrayna hükumetlerinin buğday ihracatını durdurduklarını açıklaması, bazı ülkeler için tam bir felaket habercisidir. Ukrayna savaşı enerji ve gıda güvenliği konusunda herkesin bir yol ayrımında, stratejik bir karar aşamasında olduğuna da işaret etmektedir. Küresel ticaretin sekteye uğraması, tedarik zincirlerindeki kırılmalar, ekonomik faaliyetlerdeki daralmalar, çatışan taraflardan enerji ve gıda ithalatı yapan ülkeler için beka düzeyinde bir tehdittir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün yaptığı son açıklamalarda, temel gıda emtialarının iki büyük ihracatçısı olan Rusya ile Ukrayna’nın tarımsal faaliyetlerinde muhtemel aksaklıkların dünya genelindeki açlık sorununu kamçılayacağı iddia edilmektedir. Kaldı ki yaşanan ve karşılaşılan gerçek de budur” diye konuştu.

‘TARIM KENTLERİ KURULMALIDIR’

Bahçeli, Türkiye’nin üç ana başlık altında acil ve stratejik tedbirler almasının milli bir zaruret olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:

“Birinci stratejik tedbir olarak, gıda güvenliğinin tam ve eksiksiz sağlanması şarttır. Hem doyacağız hem doyuracağız hem de kendi kendimize yeten bir ülke olacağız. Bu nedenle ekilebilir tarım arazilerini genişletmek ve çiftçilerimizi desteklemek zorundayız. Bizim düşüncemize göre, tarım sektörünün; yüksek verimlilikle ve kaliteli ürün üreten, teknoloji kullanabilen, ülke insanını besleyebilen ve ihracat kapasitesi yüksek, büyümeye sürdürülebilir katkı sağlayan bir yapıya kavuşturulması esastır. Bu sektör; üretim, işleme ve pazarlama boyutlarıyla bütüncül bir yapıya kavuşturulmalıdır. Ülkemiz şartlarına uygun yüksek verim ve kalitede tohum, fide, fidan ve damızlık hayvan geliştirilmesi ve üretimi desteklenmeli, dış bağımlılığa son verilmelidir. Bunun yanında yatırım ve teknolojiyi kırsal alanlara yöneltmek üzere, tarım-sanayi entegrasyonunun sağlandığı kırsal cazibe birimleri olan Tarım kentleri kurulmalıdır. Ülkemizde gıda güvenliği ve güvenilirliği çağdaş normlara, herkesi kapsayacak ve koruyacak seviyelere ulaştırılmalıdır. Bizim bu alanlarda yapılacak her girişime desteğimiz tamdır.”

‘ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ TEMİN VE TAKVİYE EDİLMELİ’

Bahçeli, ikinci stratejik tedbirin enerji arz güvenliğinin temin ve takviye edilmesi olduğunu söyleyerek şöyle dedi:

“İleri teknoloji kullanılarak yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma vasıtasıyla, Türkiye enerji bağımlılığından kurtulacağı gibi uluslararası enerji piyasasının belirleyici aktörlerinden birisi haline gelmesi mümkündür. Bizim enerji politikamızın temel amacı şudur: Enerji dış bağımlılığının azaltılarak, güvenli enerji kaynaklarının oluşturulması, yerli enerji kaynaklarının verimli kullanılması, nükleer başta olmak üzere yeni enerji teknolojilerini üretecek yetkinliğe ulaşılması, enerjide çeşitlilik ve kaynak güvenliği sağlanması, enerji sıkıntısı yaratacak risklerin önlenmesi ile ülkemizin kurulu gücünün enerji talebini karşılayabilecek duruma getirilmesidir. İsrail ile kurulan temaslar, bu ülkenin doğal gazının Avrupa’ya taşınmasıyla ilgili karşılıklı ve geliştirici iş birliği kanallarının açılması Türkiye’nin enerji konusundaki dezavantajlı pozisyonunu telafi edecek hamlelerden birisi olarak dikkat çekmektedir. Karadeniz’de keşfedilen 540 milyar metreküplük doğal gaz kaynağı, Doğu Akdeniz’de bulunacak yüksek rezerv miktarı ülkemizin elini ve enerji siyasetini elbette güçlendirecektir. Bizim enerjimiz, bizim ekmeğimiz, şayet doğru ve yerinde kullanmasını bilirsek, önümüze çıkarılan sanal engelleri aşma becerisi gösterirsek kesinlikle yetecektir. Türkiye hiç kimseye el açacak, ona buna minnet edecek bir ülke değildir.”

‘HORMONLU ARTIŞLARA KARŞI ETKİLİ ÖNLEM’

Bahçeli, üçüncü stratejik tedbirin hormonlu artışlara karşı caydırıcı ve etkili önlemlerin sürdürülebilir mahiyette alınması olduğunu kaydederek şöyle dedi:

“Ayçiçek yağından sonra şeker fiyatlarında yaşanan tırmanışların gerçekçi bir temeli olmadığı gibi, piyasa şartlarının esasını da yansıtmadığı açıktır. Şekerin kilogram fiyatının iki hafta içinde 7 liradan 19 liraya çıkması ve bunun da siyasileştirilip istismar edilmesi pis bir kumpasın, bayat bir ekonomik operasyonun dış bağlantıyla servis edilmesinden başka bir şey değildir. Ülkemizde yeterli şeker olmasına rağmen, önümüzdeki dönemde fiyat artış beklentisi, bu beklentinin şiddetle körüklenmesi, şeker stoklayan fırsatçıların gözünü hırs bürümesi birdenbire şekeri tartışma konusu haline getirmiştir. Türkiye’nin yıllık şeker ihtiyacı 2,7 milyon tondur. Şu anda şeker eksiği değil, fazlası mevcuttur. Telaşa ve paniğe hiç gerek yoktur. Ancak stokçulardan, karaborsadan nemalanan, dini imanı para olan çıkarcılardan da mutlaka hesap sorulmalı, bunların yırtık yakalarından tutulmalıdır. Bizim önerimiz, Türkşeker’in fiyatları maliyetlere göre yeniden belirlemesi, pancar ekim kotasının aşamalı şekilde kaldırılmasıdır. Esasen mesele ne ayçiçek ne de şekerdeki fiyat artışlarıdır. Dün domates, soğan, patates, patlıcan diyerek ortalığı karıştırmaya çalışanlar, bugün farklı ürünlere bel bağlamışlar, kendilerine alçakça ve kurnazca bir fırsat kapısı açmaya yeltenmişlerdir. Enflasyonun ve bunun sonucu olan hayat pahalılığın geldiği noktadan doğal olarak biz de rahatsızız, biz de müştekiyiz. Fakat zillete düşüp fiyat artışlarından siyasi propaganda konusu çıkarmaya heves edenleri de asla iyi niyetli göremeyiz, görmeyeceğiz.”

‘DİLEĞİMİZ PUTİN VE ZELENSKİ’NİN YÜZ YÜZE İSTANBUL’DA GÖRÜŞMELERİ’

Bahçeli, Rusya Ukrayna arasında yaşanan savaşın sona ermesi ve ateşkesin sağlanması gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti:

“Dileğimiz ve temennimiz Putin ile Zelenski’nin yüz yüze görüşmelerini en kısa zamanda İstanbul’da yapması, savaşı barışla düğümlemeleridir. İnanıyorum ki, dünyanın beklediği çözüme bir adım daha yaklaşılmıştır. Türkiye hakem ülke olarak kalıcı barışın hadimi olduğunu bir kez daha ispat etmiştir. Biz çatışmaların son bulmasını, statükonun yeni baştan ele alınmasını, ateşkes rejiminin acilen tesisini arzuluyoruz. Ne ibret verici bir çelişkidir ki, geçmişte orak çekiç flamasını sallayan, Rusya yanlısı olarak mangalda kül bırakmayan gedikli Marksist-Leninist ve Sosyalistlerin bugün bir numaralı Amerikancı kesilmişlerdir. Hatırlarsanız Biden başkan olmadan önce, Türkiye’deki muhalefet bloğuna destek verilmesinden, iktidarı da değiştirip Cumhurbaşkanı’nı devirmekten bahsetmişti. Bu düşmanlık saçan ağzın demokrasiyi telaffuz etmesine, otokrat rejimlerden şikayet etmesine kim inanacak, kimler aldanacak? Aynı ton ve içerikteki bir konuşmayı Polonya’nın başkenti Varşova’da yapmadı mı? Bu defa da Putin’i hedef tahtasına koymadı mı? Biden, Rusya’nın Ukrayna saldırısının demokrasiyi boğazladığını iddia etmekle kalmadı, Rusya’da bir rejim değişikliği olması gerektiğine vurgu yaparak, kendi dışişleri bakanı tekzip etse de Putin’in iktidardan bile uzaklaştırılmasını söyledi. Bizim için Putin’in iktidarda kalıp kalmaması evvelemirde Rus halkının bileceği bir konudur ve Rusya’nın kendi iç meselesidir. Ancak Biden hem hukuktan hem demokrasiden hem özgürlükten söz açıp da, ülkelerin rejim ve siyasi yönetimlerinin değişmesini ne hakla, hangi yetkiyle isteyebilmektedir? Dün Türkiye’yi hedef alan Biden’ın bugünkü hedef ülkesi Rusya’dır.”

‘KUYTUL İTTİFAKI OLARAK HAFIZALARA KAZINMIŞTIR’

Bahçeli, 6 siyasi partinin hazırladığı ikinci ortak bildiriyi anımsatarak şöyle konuştu:

“Daha önceki toplantılarını 6+1 formatında yapan bu partiler, şimdi Kuytulcuları da alarak sayıyı 6+2’ye çıkarmışlardır. Masa altına saklanan sabıkalı ve suçlu sayısı böylelikle ikiye ulaşmıştır. Bu ittifakın adı ‘zillet’ olduğu kadar aynı zamanda ‘Kuytul ittifakı’ olarak hafızalara kazınmıştır. Gönül ister ki, dürüst olsunlar, mert olsunlar, HDP ile Kuytul’u da yanlarına alarak yuvarlak masanın çapını genişletsinler. Ne var ki yapamazlar, yapmaya yürekleri yetmez. Altı siyasi partinin ortak imzasıyla yayımlanan bildiride yine hiçbir şey yoktur. Zillet ittifakı partilerinin ortak açıklaması evlere şenlik, trajikomiktir. Altına imza attıkları metnin bir akıl tutulmasına, vahim bir çarpıklığa ve baştan ayağa tutarsızlığa çanak tuttuğu hakikaten belgelenmiştir. Dünya, Türkiye’nin dış politikadaki stratejik ve mukayeseli yükselişini konuşuyorken, bu zillet ittifakı anlaşılan gelişmeleri tribünden izlemekten, gerçekleri itiraf ve ifadeden aciz ve mahrum kalmıştır. Altı partinin ortak açıklamasında yer bulan bu saçma sapan değerlendirmeye karşı biz de diyoruz ki; hepinize geçmiş olsun, bu yakalandığınız illet hastalık gözünüzü perdelediği gibi, vicdanınızı da pençelemiştir. Birbirlerinin kuyusunu kazan bu ittifakın Türkiye’nin geleceğinde bırakınız söz sahibi olmasını, bunun konuşulması dahi akla ve mantığa bühtandır. Türk milleti bunlara müsaade etmeyecek, 2023 yılının Haziran ayında sandığa gömecektir.”