#

Chp

“Çocuğunuzun boğazından tasarruf yapmak, gerekli mi?”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Ankara’da Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay ile bir araya geldi. Okullarda öğrencilere ücretsiz yemek verilmesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu soruyu ben, evlatları okula giden ve AK Parti’ye ve MHP’ye oy veren annelere soruyorum: Çocuğunuzun boğazından tasarruf yapmak ülkenin kalkınması için gerekli mi? Ahlaki midir değil midir? Bu çocukların beslenme hakkı var ve beslenme hakkının kaynağı da vergiler. CHP’nin gerek Plan Bütçe Komisyonu’nda gerek TBMM’de evlatlarımıza bir seferlik yiyecek verilsin diye verdiğimiz önergeyi AKP ve MHP milletvekilleri reddetti. 2023-2024 eğitim öğretim yılında deprem bölgesi hariç yemek vermeyeceğiz dediler. Ne için? Tasarruf yapacağız. Tasarruf yapacaksan saraydan yap kardeşim… Çocukların boğazından tasarruf yapan iktidara oy vermek, devleti felakete sürüklemektir” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni bir anayasa söylemine ilişkin, “Allah aşkına Erdoğan’ın kapasitesi nedir Anayasa konusunda konuşuyor. Promtere bakmadan iki cümle kurabilir mi? Anayasa yapacakmış, bugüne kadar kaç tane Anayasa yaptı? Memleketi ne hale getirdiğini gördü. Anayasa bir uzlaşma belgeleridir. Anayasa, sabah öğle akşam değiştirilecek belgeler değildir. Önce Anayasa nedir, bir öğrenmesi lazım” dedi. Kılıçdaroğlu, kendisi hakkında açılan dava için de, “Davayı açan da açma talimatı veren de Kemal Kılıçdaroğlu’nu tanımıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, haksızlığa boyun eğecek bir adam değildir. Kemal Kılıçdaroğlu, rüşvet alanların takipçisidir. Onlar sanıyorlar ki biz bir dava açarız Kemal Kılıçdaroğlu korkar ve susar. Siz beni tanımıyorsunuz. Benim verilmeyecek hesabım yoktur ama onların verilmeyecek çok hesabı olduğu için susturmaya çalışıyorlar” yorumunu yaptı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay’ı sendika genel merkezinde bugün ziyaret etti. Kılıçdaroğlu’na CHP Genel Başkan Yardımcıları Lale Karabıyık ve Hasan Efe Uyar ile CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir eşlik etti. Kılıçdaroğlu, eğitimde yaşanan sorunlar ve çocukların beslenme hakkına ilişkin açıklama yaptı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“OKULA GİDEN ÇOCUKLARIMIZIN BESLENMESİ GEREKİYOR”

“Benim açımdan bu ziyaret son derece önemli. Bir eğitim kurumunu bir sendikayı ziyaret etmek, onların yaşadıkları sorunları dinlemek onların çözüm önerilerini dinlemek keşke her siyasetçinin duyduğu bir kararlı bir şekilde geldiği, dinlediği ve çözüm ürettiği bir sürece dönüşsün siyaset kurumu. Fakat, maalesef yaşadığımız süreçte eğitimin göz ardı edildiğini hepimiz biliyoruz ve görüyoruz.

Başkan konuşmasında eğitimin bir milli güvenlik sorununa dönüştüğünü ifade etti. Zaten Bakanlığın isminde Milli Eğitim Bakanlığı yazıyor. Eğitimin milli olması gerektiğini ifade ediyor. Eğer eğitim, milli olmaktan çıkarsa yani Türkiye’yi çağdaş uygarlığı yakalamak için hedeflediği bir eğitim olmazsa Türkiye doğal olarak çağdaşlarından kopacaktır ve geriye düşecektir. Osmanlı’nın içinde bulunduğu tablo da maalesef buydu. Dolayısıyla bu gerçekliği hepimizin bir şekliyle görmesi lazım.

Okula giden çocuklarımızın beslenmesi gerekiyor. İyi bir eğitim almaları gerekiyor. Sorgulayıcı bir eğitim almaları gerekiyor. Laik bir eğitim aslında çağdaş bir eğitimdir. Aksi halde eğitim sistemi çökerse bir ülke gelecek açısından ciddi zaaflara uğrayabilir. Bir ülkeyi geri bıraktırmak istiyorsanız yapacağınız tek şey var: Eğitim sistemini bozmak. Bugün yaşadığımız tablo maalesef bu.

“ÇOCUKLARIN BOĞAZINDAN TASARRUF YAPAN İKTİDARA OY VERMEK, DEVLETİ FELAKETE SÜRÜKLEMEKTİR”

Okula giden evlatlarımız var. 2023-2024 eğitim öğretim yılında geçici süreyle çocuklara ücretsiz okul yemeği projesini lafa kaldırıyorlar. Birinci soru şu: Bu soruyu ben, evlatları okula giden ve Ak Parti’ye ve MHP’ye oy veren annelere soruyorum: Çocuğunuzun boğazından tasarruf yapmak ülkenin kalkınması için gerekli mi? Ahlaki midir değil midir? Bu çocukların beslenme hakkı var ve beslenme hakkının kaynağı da vergiler. Ama bizim yani CHP’nin gerek Plan Bütçe Komisyonu’nda gerek TBMM’de evlatlarımıza bir seferlik yiyecek verilsin diye verdiğimiz önergeyi AKP ve MHP milletvekilleri reddetti. 2023-2024 eğitim öğretim yılında deprem bölgesi hariç yemek vermeyeceğiz dediler. Ne için? Tasarruf yapacağız. Tasarruf yapacaksan saraydan yap kardeşim. Çeteler var devleti kene gibi soyanlar. Soyanlardan vergi alırsın yeteri kadar. Çocukların boğazından tasarruf yapan iktidara oy vermek, devleti felakete sürüklemektir. Milli eğitim bu kadar önemlidir.

“TÜRKİYE’DE YETERSİZ BESLENME NEDENİYLE 1 MİLYON 251 BİN 285 ÇOCUK BODURLUK SORUNU YAŞIYOR. MİLLİ EĞİTİM BAKANI BUNU BİLİYOR MU ACABA?”

TÜİK’e göre 7 milyon 600 bin çocuğumuz dengeli beslenmiyor. Toplam çocuk sayımız 22 milyon 738 bin 300 bunun yüzde 33,7’si 7 milyon 662 bin 807 evladımız, maddi yoksulluk çektiği için yeteri kadar beslenemiyor. Türkiye’yi bu ayıptan kurtaracak olan sorunu çözecek olan bu siyasal iktidar ama yapmıyor. Birleşmiş Milletler’in 2023 sürdürülebilir kalkınma raporu var. O raporda şöyle diyor: Türkiye’de yetersiz beslenme nedeniyle 1 milyon 251 bin 285 çocuk bodurluk sorunu yaşıyor. Milli Eğitim Bakanı bunu biliyor mu acaba? Saray ve avanesi bunu biliyor mu acaba? Türkiye’nin dokularına iniyor musunuz?

“MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI, MİLLİ OLMA VASFINI YİTİRMİŞTİR”

Açık ve net… Üç temel soruna değineyim. Bir, özellikle son 20 yılda Milli Eğitim Bakanlığı, milli olma vasfını yitirmiştir. İkinci konumuz, Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim sistemini çağdaşlıktan ve bilimsellikten çıkararak ideolojik bir çatışma alanına dönüştürmüştür. Üçüncüsü, Türk eğitim sisteminin son 20 yılda yaşadığı en temel sorun, liyakatsizliğin kurumsallaştırılmasıdır. Bu üç temel sorunu bünyesinde taşıyan bir Milli Eğitim Bakanlığı ülkenin sorunlarını çözecek evlatlar yetiştiremez. Tam tersine Milli Eğitim Bakanlığı şu anda Türkiye’deki en temel sorunların kaynağıdır.

“21. YÜZYILIN TÜRKİYE’SİNDE ÜÇ MİLYONU AŞKIN EVLADIMIZ İNTERNETE ERİŞEMİYOR”

21.yüzyılın Türkiye’sinde üç milyonu aşkın evladımız internete erişemiyor. 57 bin 340 acil derslik yapılması lazım. Deprem öncesi rakam bu şimdi bu rakam daha da büyüdü. Başka bir ayıp, kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen… Öğretmen öğretmendir ya. Öğretmenin kadrolusu gayet doğaldır. Ücretli, sözleşmeli öğretmen ne oluyor? Ayrıca cumhuriyetin 100. yılında seçim meydanlarında söz vermiştim 100 bin öğretmen ataması yapacağız diye. Aslında 100 binden fazla öğretmen açığımız var. İşin gerçeğini düşünürseniz. Ama bu gerçekleşmedi. 100 bin öğretmenin cumhuriyetin 100. yılında atanması lazım. Bu çağrıyı da bütün anneler, öğretmenler 85 milyon adına yapıyorum. Hijyen koşulları çok kötü bunun düzelmesi lazım. 60 bin kişilik yardımcı hizmet kadrosunun atanması lazım. Bir garabetten daha söz ederek sözlerimi bitireyim. Eğitim hizmetleri ödeneği veriliyor öğretmenlere her yıl. 2022’de öğretmenlere verilen ödenek, 1314 liraydı. Bir yıl sonra verilen eğitim ödeneğiyse 1314 liradan 1389 liraya çıkarılmış vaziyette. Yani 75 lira artırılmış.

“SİYASİ MEŞRUİYETİ OLMAYAN BİR İKTİDARIN ÜLKENİN SORUNLARINI ÇÖZEMEYECEĞİNİ BİLİYORUZ”

Var olan siyasal iktidarın ahlaki ve siyasi meşruiyetinin olmadığını söylemiştim. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir iktidarın ülkenin sorunlarını çözemeyeceğini biliyoruz. Neden ahlaki ve siyasi meşruiyeti yoktur? Ben mülakatı kaldıracağım deyip seçim vaadinde bulunan bir kişi, seçimi kazandıktan sonra ‘ne mülakatı, mülakat gibi mülakat yapacağız’ diyorlar şimdi. Bu ne anlama geliyor? Yani geçmişte yaptığımız mülakatlar da aslında mülakat değildi. Yani bu da bir anlamda başka bir itiraf.”

“SANIYORLAR Kİ BİZ BİR DAVA AÇARIZ KEMAL KILIÇDAROĞLU KORKAR VE SUSAR. SİZ BENİ TANIMIYORSUNUZ”

Kılıçdaroğlu, dokunulmazlığının kalkması üzerine kendisinin 7 Mart 2024 tarihinde ‘sanık’ olarak duruşmaya çağrılmasına ilişkin kendisine davetiye çıkarılması ve hakkında siyasi yasak da talep edilmesiyle ilgili soru üzerine şu yanıtı verdi:

“Davayı açan da açma talimatı veren de Kemal Kılıçdaroğlu’nu tanımıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, haksızlığa boyun eğecek bir adam değildir. Kemal Kılıçdaroğlu, rüşvet alanların takipçisidir. Kemal Kılıçdaroğlu’nu toplumun tanımasının nedeni, yolsuzluk dosyaları konusunda verdiği mücadeledir. Bugünkü TBMM gazi Meclis değildir. Bugünkü TBMM, AKP ve MHP’nin oylarıyla yolsuzluk dosyalarını kapatan bir Meclis’tir. Onlar sanıyorlar ki biz bir dava açarız Kemal Kılıçdaroğlu korkar ve susar. Siz beni tanımıyorsunuz. Benim verilmeyecek hesabım yoktur ama onların verilmeyecek çok hesabı olduğu için susturmaya çalışıyorlar. Cesaretleri varsa yürekleri varsa olayı getirirler TBMM’ye yeniden tartışırız. 17-25’in ne olduğunu devletin nasıl soyulduğunu, nasıl paraları götürdüğünü… Yahu bu adamlarda ahlak ve erdem yok yahu. Trump dedi ki ‘Senin mal varlığını araştırırım’ dedi. Tık yok. ‘Benim verilmeyecek bir hesabım yok’ diye bir cümle kuramadı. O nedenle beni tanımıyorlar. 85 milyon vatandaşıma sesleniyorum, hiç ama hiç çekinmeyiniz ve korkmayınız. Yolsuzlukların üzerine tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin üzerine kararlılıkla gidecek bir kardeşiniz var. Yani adı, Kemal Kılıçdaroğlu. Kararlılıkla gideceğim.”

“BİR SİYASİ PARTİNİN ALDIĞI KARARI BİZ SAYGI İLE KARŞILAYACAĞIZ”

Kılıçdaroğlu, bir basın mensubunun İYİ Parti Genel İdare Kurulu’nun İstanbul ve Ankara dahil 81 ilde belediye başkanı adayı çıkaracaklarına ilişkin kararını sorması üzerine şu yanıtı verdi:

“Bir siyasi partinin aldığı kararı biz saygı ile karşılayacağız. Bir siyasi parti diyor ki biz bağımsız olarak seçimlere gireceğiz diyor. Saygı ile karşılayacağız. Genel seçimlerden sonra kurduğumuz ittifak zaten bitti, bunu daha önce de söyledik. İttifak ne dönemlerde olur? Seçim dönemlerinde olur ittifak. Biz daha önce ittifakın daha uzun süreli olmasını temel nedeni neydi? İktidara geldiğimizde neler yapacağımız konusunda ortak mutabakat metnini hazırlamaktı. Onu yaptık. Yani, iktidara geldiğimizde ne yapacağız? Ekonomiyi ne yapacağız? Sağlıkta, eğitimde ne yapacağız? Dış politikada ne yapacağız? İktidar olduktan sonra bunları tartışmak yerine iktidar olmadan önce bütün bu tartışmaları yapmak ve iktidar olduktan sonra da süratle Türkiye’yi düzlüğe çıkarmak için. O yüzden o ittifak süreci uzun sürdü.”

“YARIN ÖZGÜR BEY ADAYLIĞINI İLAN EDECEK”

Başka bir basın mensubunun CHP Grup Başkanı Özgür Özel’in partisinin genel başkanlığına aday olacağı iddiasına ilişkin kendisine yöneltilen soruya Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

“Gayet güzel arkadaşlar. CHP, diğer partiler gibi değildir arkadaşlar. CHP’de her üyenin genel başkan olma hakkı vardır. Bütün kurultaylarımızda, benden öncesi kurultaylarla dahil çok sayıda genel başkan adayı çıkmıştır. Demokratik yollarla adaylıklarını ilan ederler. Adaylıklarını ilan ettiği için biz onları genel merkezimizde gerekli yerleri tahsis ederiz. Gerekli ikramı sağlarız. Yarın Özgür Bey adaylığını ilan edecek. Daha sonra bir başka arkadaşımız İstanbul’dan, bir mektup yazmış ‘Ben de adaylığımı genel merkez ilan edebilir miyim’ diye. Hemen yanıt verdik, elbette. Genel merkezde adaylığınızı ilan edebilirsiniz diye. Cumhuriyet Halk Partisi demek, demokrasi demek. Cumhuriyet Halk Partisi demek, hak hukuk adalet demektir. Cumhuriyet Halk Partisi demek geleceği inşa etmek demektir. Cumhuriyet Halk Partisi kavgaların partisi değil ki… Böyle ‘Hayır sen olamazsın, ben olurum. O zaman ben senin ayağını kaydırırım’ gibi bir düşüncemiz asla yok. Herkes özgürce genel başkan adayı olur ve özgürce yarışır. Sonuçta delegelerimiz karar verecekler, biz ona saygı gösteririz.’

“SİYASİ MEŞRUİYETİ OLMAYAN BİR SİYASİ PARTİ İLE HANGİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE OTURACAKSINIZ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Yeni anayasa hazırlıklarımız son hız devam ediyor’ açıklamasına ilişkin soruya ise Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

“Siyasi meşruiyeti olmayan bir siyasi parti ile hangi Anayasa değişikliğine oturacaksınız? Önce şunu söyleyecekler, ‘Seçim meydanlarında söylediğimiz yalanlar için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından özür diliyoruz. Mülakat birincisi… Bunları söyledik ama montaj videolar yaptık, haksızlık yaptık, ahlaksızlık yaptık, erdemsizlik yaptık özür diliyoruz. Bu özürlerimizi kabul ederseniz buyurun gelin, güzel bir Anayasa yapalım’…”

“ALLAH AŞKINA ERDOĞAN’IN KAPASİTESİ NEDİR ANAYASA KONUSUNDA KONUŞUYOR”

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında “Milletin çeşitliliği” sözünü kullanması ile ilgili sorulan soruya ise şu yanıtı verdi:

“Allah aşkına Erdoğan’ın kapasitesi nedir Anayasa konusunda konuşuyor. Promtere bakmadan iki cümle kurabilir mi? Anayasa yapacakmış, bugüne kadar kaç tane Anayasa yaptı? Memleketi ne hale getirdiğini gördü. Anayasa bir uzlaşma belgeleridir. Anayasa, sabah öğle akşam değiştirilecek belgeler değildir. Önce Anayasa nedir, bir öğrenmesi lazım. Kaç tane Anayasa hukukçusu ile yan yana gelip de onları dinledi. Türkiye’nin saygın hukukçuları var, kaçını dinledi? Birisi getirip bir kağıt koyuyor önüne ya da promptere bir metin yazıyor, ‘oku’ diyorlar o da okuyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti; akılla yönetilir, promterle yönetilmez. Akılla yönetilir, bilgi ile yönetilir, ahlakla yönetilir, devletle yönetilir. Adalet var mı bu ülkede?

“UYUŞTURUCU BARONLARI İLE BUNLAR MÜCADELE EDEMEZLER. ÇÜNKÜ SARAY ENGEL OLUR”

Tutuklanan çete lideri (Ayhan) Bora Kaplan hakkında ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“En son yakalanan mafya lideri ne diyor? ‘Yurt dışındaki kara paramı kanun çıktı, getirdim’ diyor. Aylardır söylüyorum, mafyanın, uyuşturucu baronlarının yurt dışındaki kara paralarını Türkiye’ye getirdiniz, şimdi de uyuşturucu baronları da Türkiye’ye geliyor. Ne oluyor peki? Hakkında soruşturma, kovuşturma açılamaz diye kanun maddesi var. Bakın, uyuşturucu parası dolayısıyla soruşturma açılamayacak. Uyuşturucu baronları ile bunlar mücadele edemezler. Çünkü saray engel olur.”

ÖZBAY: “EĞİTİMİN EĞİTİMCİLERİN SORUNUNU DİNLEYİP BİRLİKTE ÇÖZÜM ÜRETME İRADESİNİ BİZLERLE PAYLAŞTIĞI İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Kadem Özbay ise şunları söyledi:

“Sayın Başkan’a ziyaretleri için teşekkür ediyoruz. Ülkenin birincil meselesi, olması gereken eğitimi hem partisinin hem de şahsının birincil meselesi olarak gördüğü, eğitimin eğitimcilerin sorununu dinleyip birlikte çözüm üretme iradesini bizlerle paylaştığı için çok teşekkür ediyorum. Tabii ki eğitim, bir ülkenin geleceği. Ancak maalesef ki geleceğimizle ilgili çok umutsuz bir tablo içerisinde olduğumuzu, eğitim emekçilerimizin öğrencilerimizin sorunlarını paylaştık. Neler yapabileceğimizi, neler yapmamız gerektiğini konuştuk. Dünyada başöğretmen unvanlı tek lider olan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkede öğretmenlerin maaşlarıyla ev kiralarını ödeyemediği, eğitim çalışanlarının insanca yaşayacak koşuldan çok uzak kaldığı, hem mesleki tükenmişliklerini hem ekonomik tükenmişliklerini ifade ettik.

“ÇOCUKLARIN OKULLARDA AÇ VE SUSUZ OLDUKLARINI, BİR ÖĞÜN BESLENME HAKKININ BİLE SAĞLANMADIĞINI GÖRDÜK”

Bugün başta büyükşehirler olmak üzere öğretmenlerimizin artık oralarda kalmak istemediğini gördük ve en önemlisi geleceğimiz olan çocukların okullarda aç ve susuz olduklarını, bir öğün beslenme hakkının bile sağlanmadığını gördük. Seçimden önce okul öncesine yemek vereceğiz diyen siyasi iktidarın ve bunu seçim propagandası yapan siyasi iktidarın seçimden sonra bu sözünü unuttuğunu ne okul öncesinde ne de devamında yemek verilmediğini, eğitimin tam da milli güvenlik meselesi olduğunu, çükü çocuklarımızın okulda aç ve susuz bırakan eğitimin başat aktörleri öğretmenleri ve eğitimcileri açlığa sefalete mahkum eden bu anlayış, aslında ülkenin geleceğine de ne kadar yoksul baktığını gösteriyor.

“24 KASIMDA İŞ BIRAKACAĞIZ”

Osmanlının çöküşünde eğitimdeki farklı farklı ikili, üçlü eğitim modelinin çöküşü hazırladığın söylemiştik. Bugün Türkiye’de de eğitim adeta üçlü bir hal almış durumda. Birinde çağdaşlıktan uzaklaşmış bir eğitime mahkum edilen yoksul kalmış halkın çocukları diğerinde tamamen velilerin sırtına yüklenmiş bir eğitim yükü diğerinde de kendi çocuklarını kurtaran varlıklı aileler… O nedenle eğitimde, öğretim birliğinin sağlamanın gerekliliğini ifade ettik. Eylemliliğimizi paylaştık sayın başkanla. Kasım ayının içerisinde bölgesel eylemleri yapacağımızı, her ayın 15 ‘inde maaş bordrolarımızla kamuoyunda yaşadıklarımızı paylaşacağımızı ve 24 Kasım’da iş bırakacağız ve 25 Kasım’da da büyük Ankara buluşmasını gerçekleştireceğiz.”