#

Siyaset

Mustafa Şentop’tan sert mesajlar

Türkiye ev sahipliğinde gerçekleşen MIKTA 8. Parlamento Başkanları Konferansı’nda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Son dönemde ülkemizdeki iç siyaset nedeniyle oldukça popülerleşen bir İran atasözü var. ‘Oturdular, konuştular, dağıldılar’. Bu atasözü uluslararası kurum ve kuruluşların mevcut durumunu çok güzel anlatmaktadır, ancak artık uluslararası toplumun oturup, konuşup, dağılmaktan fazlasını yapmasının zamanı da gelmiştir” dedi.

Türkiye, Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Avustralya’dan oluşan uluslararası MIKTA 8. Parlamento Başkanları Konferansı İstanbul’da bulunan Sepetçiler Kasrı’nda gerçekleştiriyor. Konsefansa Şentop’un yanı sıra, AK Parti İstanbul Milletvekilleri Ravza Kavakçı Kan ve Abdullah Güler, Meksika Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Noem Berenice Luna Ayala, Endonezya Temsilciler Meclis Başkanı Puan Maharanı, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclis Başkanı Kım Jin- Pyo ve Avustralya Senato Başkan Yardımcısı Andrew Mclachlan katıldı. 5 oturumdan oluşan konferansın ilk oturumunda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, uluslararası topluma sert mesajlar veren bir konuşma gerçekleştirdi.

“Küresel barış ve istikrarın sağlanması hepimiz için büyük önem arz etmektedir”

Toplantıda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Dünyamız bugün maalesef ihtilaflar, çatışmalar ve savaşlarla kritik bir dönemeçten geçmektedir. Soğuk Savaş sonrasında başlayan uluslararası ortamdaki iyimser hava maalesef tamamen dağılmıştır. Terör örgütleri etkilerini arttırmış, ihtilaf ve çatışmalar artmış, büyük ölçekli savaşlar baş göstermiştir. Üstelik hızla küreselleşen dünyada artık hiçbir çatışmanın, hiçbir ihtilafın, hiçbir ekonomik veya sosyal olayın etkisi belli bir sınırın içerisinde kalmamakta, küresel ölçekte sonuçlar doğuran bu olaylar zaman zaman ülkelerimizdeki en küçük yerleşim yerindeki insanları dahi etkilemektedir. Bu nedenle küresel barış ve istikrarın sağlanması hepimiz için büyük önem arz etmektedir.

“Uluslararası hukukun araçları olarak tesis edilen kurumlar işlememektedir”

Gelinen noktada uluslararası hukukun araçları olarak tesis edilen uluslararası kurumların işlemediğini söyleyen Şentop, “Küresel barış ve istikrara sunmaları beklenen katkıları sunamamaktadır. Bugünün büyük ölçüde işlevsizleşen uluslararası sisteminin geçmişine baktığımızda, dünya savaşlarından çıkarılan derslerin bir sonucu olarak İkinci Dünya Savaşından sonra ‘gelecek nesilleri savaşın acısından korumak’ hedefiyle bugünkü uluslararası sistemin temeli olarak tarif edebileceğimiz uluslararası topluma dayalı bir hukuk sistemine geçiş arayışları baş göstermişti. Bu arayışların sonucu olarak, dünyayı yeni topyekûn savaşlardan korumak üzere 1945 yılında Birleşmiş Milletler kuruldu. Ancak uluslararası ortamdaki tüm değişimlere rağmen uluslararası hukukun en önemli sütunu olan bu kurum halen eski güç dengelerine göre kurulan karar alma mekanizmaları ile işlemeye devam etmektedir. Geçtiğimiz 78 yılda, dünya oldukça hızlı bir dönüşümden geçmiş, yeni tehdit ve sınamalar ortaya çıkmış, uluslararası güç dengeleri değişmiş, iki kutuplu dünya devri sona ermiş, ikinci dünya savaşının kazananları ve kaybedenleri dengesine göre formüle edilen, buna göre işleyen uluslararası sistem ise değişmemiştir” dedi.

“Uluslararası sistemin reform ihtiyacı son birkaç yılın meselesi değildir”

Uluslararası kurumların işleyişinden söz eden Şentop, “Üstelik ilk tesis edildiğinde dahi BM Güvenlik Konseyindeki veto hakkı gibi anti-demokratik ve küresel barış ve istikrarın korunmasını bazı ülkelerin politik çıkarlarına bağlayan, uluslararası hukuku güçlülerin hukukuna dönüştüren prosedürler nedeniyle baştan işlevsizliklerle doğan bu sistem bugün artık günümüz ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzaktır. Bunun altını kalın çizgilerle çizmek gerekir, uluslararası sistemin reform ihtiyacı son birkaç yılın meselesi değildir. Doksanlarda Bosna’daki soykırım mevcut uluslararası sistem için hiçbir zaman unutulmayacak bir utanç vesikasıdır. Yine aynı yıllarda Ruanda’daki soykırımı da küresel barış ve istikrarı tesis etmekle görevli kurumlar sadece izlemiş, bu da başta BM olmak üzere uluslararası toplumun karnesine yazılmıştır. Irak işgal edildiğinde, Suriye’deki iç savaşta uluslararası kurumlar yine sınıfta kalmış, yüzbinlerin hayatını kaybedişini uluslararası toplum sadece izlemiştir. Uluslararası toplum için bir diğer utanç vesikası da hiç şüphesiz Filistin’de on yıllardır devam eden işgaldir. Filistin’de siviller öldürülmekte, İsrail uluslararası hukuku her açıdan ayaklar altına almaktadır” dedi.

“Ateşkes sağlamak için halen büyük çaba sarf ediyoruz.”

Yıllardır ivmesi artarak devam eden İsrail’in ihlalleri uluslararası toplumun adeta izin vermesi ile gerçekleştiğini söyleyen Şentop, bugün yine uluslararası sistemin engelleyemediği ve sonlandıramadığı bir savaşın tüm dünyayı etkilediğini ifade etti. Şentop, “Ukrayna’da binlerce kişinin ölümüne sebep olan savaş küresel bir enerji krizine sebep olmuş ayrıca bir gıda krizi riski de oluşturmuştur. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan uluslararası ortamda eşsiz bir liderlik örneği göstererek, çok taraflılık temelinde, BM ile bazı girişimlerde bulunmuştur. Böylelikle Türkiye olarak bu savaşın hem Ukrayna üzerindeki hem de küresel düzeydeki etkilerini azaltmakta muvaffak olduk. Tarafları masaya oturtmak, ateşkes sağlamak ve nihayet olarak barışı tesis etmek için de halen büyük çaba sarf ediyoruz. Ancak bizim çabalarımız dışında çok taraflı diplomatik çabalar olmadığından, çok taraflı uluslararası kurumlar her zamanki gibi etkisiz olduğundan ve üstelik akan kanı durdurmak, yıkımı engellemek yerine savaşı körüklemeyi tercih edenlerde olduğundan savaşın ne zaman sonlanacağına ilişkin bir öngörü de bulunmamaktadır” dedi.

Mevcut düzenin acilen reforme edilmesi gerektiğine dikkati çeken Şentop, “Bu noktada ümit verici olan şudur ki, bugünkü sistemde avantajlı konumda olan, barış ve istikrarı veto hakkına sahip bazı ülkeler de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllar önce ‘Dünya Beşten Büyüktür’ sloganıyla dikkat çektiği kapsamlı bir reform ihtiyacını ifade etmekte, özellikle BM Güvenlik Konseyinin yapısının değiştirilmesinin elzem olduğunu belirtmektedirler. Bugün neredeyse tüm ülkeleri ilgilendiren meselelerde bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda ülkenin karar vermesi, tüm insanlığın barış içinde müreffeh bir şekilde yaşama ideasının bu ülkelerin ulusal çıkarlarına, liderlerinin şahsi hırslarına kurban edilmesi artık kabul edilemez ve sürdürülemezdir” ifadelerini kullandı.

“Barış veto edilemez”

Uluslararası kurumlarda daha adil, çoğulcu ve daha kapsayıcı karar alma mekanizmalarını ivedilikle tesis edilmesi gerektiğini vurgulayan Şentop, “Veto hakkı gibi uluslararası hukukun uygulanmasını imkansız hale getiren, kurumları işlevsizleştiren mekanizmaların kaldırılması gerektiği açıktır, bunu sağlayacak girişimlerde bulunmalı, gerekli adımları atmalıyız. Zira barış veto edilemez, buna kimsenin hakkı olamaz. Daha adil, çoğulcu ve kapsayıcı bir temsilin olduğu BM Genel Kurulu’nun yetkileri genişletilmelidir. Güvenlik Konseyi üyelerinin sayısı adalet ve çoğulculuk esasında artırılırken; küresel barış ve istikrarı ilgilendiren konularda Genel Kurul çok daha güçlü yetkilerle donatılmalıdır” şeklinde konuştu

“Uluslararası kurumların önemli ölçüde reforme edilmesi gerekmektedir””

Barışın korunmasında herkesin söz sahibi olması gerektiğini söyleyen Şentop, “Zaten bugün dahi Genel Kurul daha hakkaniyetli ve adil kararlar verirken bu kararlar maalesef Güvenlik Konseyi tarafından görmezden gelinmektedir. Tabii, reforme edilmesi gereken sadece Birleşmiş Milletler değildir. Maalesef bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar için aynı ihtiyaç söz konusudur. Avrupa Konseyinden NATO’ya, IMF’den Dünya Ticaret Örgütüne uluslararası kurumların önemli ölçüde reforme edilmesi gerekmektedir” dedi.

“Uluslararası toplumun oturup, konuşup, dağılmaktan fazlasını yapmasının zamanı da gelmiştir”

Şentop konuşmasının devamında, “Son dönemde ülkemizdeki iç siyaset nedeniyle oldukça popülerleşen bir İran atasözü var, ‘Oturdular, konuştular, dağıldılar’ bu atasözü uluslararası kurum ve kuruluşların mevcut durumunu çok güzel anlatmaktadır, ancak artık uluslararası toplumun oturup, konuşup, dağılmaktan fazlasını yapmasının zamanı da gelmiştir. Adalet, çoğulculuk ve kapsayıcılık, bu üç anahtar kelime uluslararası sistemi içine düştüğü açmazdan çıkaracak, uluslararası hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacak, tüm aktörlerin adil olduğuna inandığı etkin bir yeni dünya düzenin tesis edilmesi için gereken reformların merkezinde yer almalıdır. Bu çerçevede en öncelikli ihtiyaç kuvvetli bir siyasi iradedir. Maalesef uzun zamandır ifade edilen reform isteklerine rağmen kapsamlı bir değişime yönelik kuvvetli bir siyasi iradenin varlığından söz etmek zordur” dedi.