Bursa
Tarımda küçük ölçekli işletmeler tasfiye ediliyor
Cumhuriyetimizin 101. yılında emeklerinin karşılığını alamayan ve insan onuruna yakışan bir hayat sürdüremeyen kırsal kesim emekçilerini, çiftçilerimizi Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle selamlıyor ve şükranlarımı sunuyorum: “Türkiye’nin hakiki sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür”.
Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu 14 Mayıs 1946 tarihinde kurulmuş olup; 1984 yılından bu yana gerek dünyada gerekse ülkemizde her yıl 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır. Tarımın günümüzde de insanların, toplumun ve doğanın sürdürülebilirliği için en hayati ve en değerli ekonomik faaliyet olma özelliği değişmemiştir. Dünyada nüfus artmakta, buna karşılık tarım alanları daralmaktadır. Ekonomik krizler, sürmekte olan savaşlar ve giderek şiddetlenen iklim krizi tarımı daha da önemli hale getirmiştir. Bu nedenle her 14 Mayıs’ta tarımın ve çiftçilerin sorunları gündeme getirilmekte ve tartışılmaktadır.
Günümüzde gıda herkesin evrensel bir hakkı olmaktan ziyade herhangi bir meta ve önemli bir sermaye birikim yolu haline getirilmiştir. Günümüzde çok uluslu şirketler gıdayı büyük ölçüde kontrol etmektedir. Dünyada tarım ve gıda sisteminde eşitsizlikler derinleşmekte, emek sömürüsü ve doğa tahribatı artmakta ve küçük ölçekli aile işletmeleri tasfiye edilmektedir.
Ülkemizde de çiftçilerin sorunları çığ gibi büyümektedir. AKP’nin kırsal kesimi ihmal eden emek ve üretici karşıtı tarım politikaları nedeniyle özellikle küçük aile işletmeleri hızla üretimden kopmaktadır. 2000’li yılların başında 3 milyon dolayında olan kayıtlı çiftçi sayısı günümüzde neredeyse 2 milyona düşmüştür. Kırsalda yaş ortalaması giderek yükselmekte olup, günümüzde 55-60 yaşa dayanmış durumdadır. 2005 yılında tarımsal istihdamın toplam istihdamdaki payı yüzde 25 dolayında iken günümüzde yüzde 15’e düşmüştür. Bundan 20 yıl önce tarım sektörünün Gayrisafi yurt içi hasıladaki payı yüzde 10 dolayında iken günümüzde bu pay yüzde 6’lara gerilemiştir. Çiftçilerimiz başta olmak üzere kırsal kesimde yaşayanlar, ülkemizde kişi başına düşen milli gelirin ancak üçte birini alabilmektedir. Çiftçi başına gelir Avrupa ülkelerinden Almanya’da 45 bin dolar, Fransa’da 26 bin dolar, İtalya’da 16 bin dolar iken Türkiye’de ise 4 bin dolar civarındadır.
2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu ile tarıma verilecek desteklerin milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağı hükmü getirilmesine karşın verilen destek miktarı binde 5 ve daha altında kalmaya devam etmiştir. Son yıllarda ise önce binde 4’ün altına, 2023 yılında ise yüzde 0,24’e kadar gerilemiştir. Son 20 yılda çiftçiye verilen destekler 21 kat artarken, çiftçilerin bankalara olan borçları 112 kat artmıştır.
Gerek ürettiği üründen emeğinin karşılığını alamayan gerekse kamudan yeterli ölçüde destek görmeyen çiftçilerimiz hızla topraktan, üretimden kopmaktadır. Ekili ve dikili arazi miktarı 2002 yılında yaklaşık 26,6 milyon hektarken, 2023 yılında 23,9 hektara gerilemiş, tarım alanları yaklaşık 2,6 milyon hektar gerilemiştir. Stratejik ürünler olan hububat, bakliyat ve yağ bitkilerinde üretim nüfus artış hızına yetmemektedir.
Son iki yılda hayvan varlığımız 6,6 milyon baş azalmıştır. Sadece 2023 yılında canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 1 milyar 383 milyar dolar (32,7 milyar TL) ödenmiştir. Hayvancılık destekleme ödemeleri ise bunun yarısı kadar 15,3 milyar liradır. Türkiye kendi çiftçisi yerine ithalat lobilerini ve çok uluslu tarım-gıda şirketlerini desteklemektedir.
Dünya Çiftçiler Gününde çiftçilerimizin taleplerini şöyle sıralayabiliriz:
· Üretimin ve çiftçilerin milli gelirden aldığı payın artırılması için tarımsal desteklerin Kanunda belirtildiği gibi gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 1’i seviyesine çıkarılmalıdır.
· Girdi desteklerindeki artışlar çiftçilerin alım gücü dikkate alınarak yapılmalıdır.
· 2024 yılı için açıklanan brüt asgari ücrete göre çiftçilerin BAĞ-KUR primleri 6.901 liraya yükseltilmiştir. Bu miktar daha makul bir seviyeye çekilmelidir.
· Tarım ve çiftçi BAĞ-KUR’unda emeklilik prim gün sayısı sigortalı işçilerde olduğu gibi 7 bin 200 güne düşürülmelidir.
· SGK primlerinde prim ödeme gün sayısı 15 güne düşürülmeli, 30 gün ödenmiş olarak kabul edilmelidir.
· Çiftçilerimizin başta kuraklık olmak üzere, her türlü afet için ödenen tazminat zararını karşılamalıdır.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir Giriş