#

Bursa

Türkiye merkezli tarihi DNA araştırmasında ilginç sonuçlar

Bursa’nın Orhangazi ilçesindeki Ilıpınar höyüğünde 15 yıl süren arkeolojik kazılarda antropolog olarak buluntuları inceleyen Songül Alpaslan-Rodenberg’in de içinde olduğu Anadolu merkezli antik DNA projesinin sonuçları, dünyanın saygın bilim dergilerinden Science’de 25 ve 26 Ağustos’ta yayımlandı.

Araştırma sonuçlarına göre, bugüne kadar arkeologlarca bilinen, ancak genetik açıdan ilk kez kanıtlanan başka önemli bulgu ise Doğu Anadolu’da Van merkezli Urartu medeniyetinin Levant ve Anadolu’dan köken aldığı sonucu oldu. Araştırma ekibinin içinde eş başkan olarak görev yapan Songül Alpaslan-Rodenberg araştırma ve makale ile ilgili bilgi aktardı.

1980’li yılların sonlarında Hollanda’nın o dönemdeki İstanbul Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Jacob Roodenberg tarafından Bursa’nın Orhangazi ilçesi sınırlarında bulunan Ilıpınar’da arkeolojik kazılar başlatmıştı. 1987 yılından 2002 yılına kadar kesintisiz devam eden kazılarda, bulunduğu yerdeki bir pınardan adını alan Ilıpınar höyük ile bölgedeki birkaç neolitik höyüğün de kazıldığı bu projenin araştırma amaçlarından biri, Roodenberg’in Marmara bölgesi kültürlerinin, aynı dönemin Balkan kültürleri ile benzer oluşu nedeniyle, bu kültürün Balkanlar’a ve Orta Avrupa’ya bu bölgeden gidip gitmediğinin araştırılmasıydı.

8 yıllık antik DNA araştırması başlatıldı

Konu ile ilgili olarak ise yaklaşık 8 yıl önce bir araştırma başlatıldı. Türk bilim insanı Paleo ve Fiziki Antropolog Doç.Dr.Songül-Alpaslan Roodenberg bu çalışmalar süresince, Harvard Genetik Bölümü’ndeki, David Reich laboratuvarının bilimsel ekibinde yer alarak ve Türkiye ve bazı Balkan ülkelerindeki çalışmaları antropolojik ve genetik acıdan bizzat yürüttü. Alpaslan-Roodenberg bu projenin Türkiye bölümünde, laboratuvarın başkanı David Reich ile birlikte eş başkan olarak çalıştı. Sözü geçen ‘Türkiye Antik DNA Projesi’nin çok önemli ve geniş sonuçları, dünyanın önde gelen bilim dergilerinden Science’in son sayısında birbiri ile bağlantılı 3 makale halinde yayımlandı. İki başyazarı bulunan makalenin Alpaslan-Roodenberg’le birlikte diğer başyazarı Harvard Üniversitesi’nden Bilgisayar Mühendisi Genetikçi Dr.Losif Lazaridis ve diğer iki önemli yazarı da Viyana Üniversitesi Antropoloji Bölümü Başkanı Prof.Ron Pinhasi ve Harvard Laboratuarı başı Prof.David Reich oldu. 4 sorumlu yazar haricinde, çok uluslu çalışmaya 200’ün üzerinde antropolog, müzeci ve genetikçi de makaleye önemli katkılarda bulundular. Konuyla ilgili açıklama yapan Alpaslan-Rodenberg kendi çalışma alanına giren Türkiye örnekleri ile Bulgaristan, Romanya ve Kuzey Makedonya örneklerinin her ülke mevzuatına uygun olarak ve gerekli izinler dahilinde alındığını, muhtelif kazılardan ve müzelerden gelen küçük parça örneklerinin de çalışma sonunda alındıkları yere iade edildiğini ifade etti.

Sonuçlar bilim dergisinde yayımlandı

Sonuçlarının 3 makale halinde Science dergisinde yayımlandığı araştırma ile ilgili bilgi veren Songül Alpaslan-Roodenberg, ‘Bu hipotez o zamanki verilere göre ancak arkeolojik buluntuların karşılaştırılması ile değerlendirildi ve bu kültürlerin yapımcılarının, yani insanların da bu bölgeden Avrupa’ya göç edip etmediklerinin cevabı ancak 2010’lu yılların ortalarında Antik DNA araştırmalarının ilerlemesi ile cevaplandırılabildi.’ dedi.

Alpaslan-Roodenberg araştırma ile ilgili şunları söyledi; şimdi biliyoruz ki yeni nesil antik DNA dizileme metotları ile eski insan kemiklerinden elde edilen çok az DNA’nın çoğaltılarak analiz edilmesiyle eski toplumların göç yollarını izleyebilir, saç, göz, ten rengi gibi fiziki görünüşlerine dair bilgi edinebilir, onların birbirleriyle bağlantısı, aile ve akrabalık ilişkileri gibi pek çok sorunun cevabını da öğrenebiliriz. 2015-2016’da Harvard Antik DNA Laboratuvarından benim de dahil olduğum bir grup bilim adamı Marmara Bölgesi’nde Ilıpınar, Menteşe ve Barcın Höyüklerinde yaşayan insanlar ile Orta Avrupa’nın ilk çiftçileri arasında genetik bağ olduğunu saptadı ve sonuçlar Nature dergisinde yayımlandı. Dolayısıyla ilk kez sadece kültürün değil, insanın da bu bölgeden Avrupa’ya gitmiş olduğu ispatlandı. Yani bu gün orta Avrupa’da, mesela Almanya’da rastgele sokaktan birini çevirip DNA’sını analiz etseniz, 5 kişiden biri Anadolu’nun bu ilk çiftçilerinin genlerini hala taşıyor olduğunu görürsünüz.

Roodenberg’in 1980’li yıllardan başlayıp 2002 yılına kadar sürdürdüğü çalışmaların sonucunda ortaya çıkardığı tezin de, böylece bugün genetik yardımı ile kanıtlanmış olduğunu da ifade eden Alpaslan-Roodenberg, Marmara Bölgesindeki kazılarda ele geçen ilk çiftçilerin kemiklerini inceleyip, analiz ettiğini ifade ederek, “2008’den beri Harvard ve Viyana Antik DNA laboratuvarları ile işbirliği içinde çalıştık ve bizzat her iki laboratuvarın bilimsel ekibinde resmi olarak yer aldım. 2014’den itibaren Türkiye’nin tüm coğrafi bölgelerindeki bazı kazılardan Kültür Bakanlığı’nın ilgili yönergesi doğrultusunda alınan küçük kemik örnekleri ile Viyana ve Harvard Antik DNA laboratuvarlarında en son metotlarla analiz edilmesiyle alınan sonuçlar geçtiğimiz günlerde Science Dergisi’nin son sayısında yayımlandı. Aynı sayıda birbiriyle ilişkili üç makale halinde yayımlanan Türkiye merkezli bu çalışmadaki iki baş yazardan birisi de benim. Türkiye ve komşu ülkeleri ile Balkanlar’dan çoğu antropolog ve arkeolog olan 200’ün üzerinde yazarın katılımıyla yapılan bu çalışmada yalnızca Türkiye’den yaklaşık 35 müzeci ve akademisyen de yer aldı” dedi.

Neolitikten Osmanlı’ya kadar olan dönemin antik genetik profili ortaya konuldu

Songül Alpaslan-Roodenberg söz konusu çalışmada Anadolu’nun çanak çömlek öncesi ilk hayvancılık ve tarım dönemi olarak adlandırılan Neolitiginden Osmanlı’ya kadar olan döneminin antik genetik profilinin de ortaya koyulduğunu belirterek, “Bu çok önemli araştırmanın analiz sonuçları Anadolu’ya Neolitik dönemde iki göç olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca Hint Avrupa dil ailesinin köklerini genetik olarak araştıran bu çalışmada bu dilin kökenlerinin Stepler’de ve Kafkasya’da olabileceğine dair işaretler vermekte. Enteresan bir bulgu ise Anadolu’da tunç çağına kadar olan sürede step kökeni olmamasıdır ki bu da Anadolu’nun kuzeyden gelebilecek göçlere neden açık olmadığı sorusunu da akla getirmektedir. Bu soruların cevabını da ancak yeni çalışmalar ve analizler net olarak verebilecektir. Çünkü Anadolu’da tunç çağında Hititler var ve bu insanlar da Hint-Avrupa dil ailesine giren bir dil konuşuyordu. Bu nasıl oldu? Bunu yeni çalışmalar belirleyecektir” dedi.

Alpaslan-Roodenberg, tüm bu araştırma sonuçlarının yanı sıra bugüne kadar arkeologlarca da bilinen ancak genetik açıdan ilk kez kanıtlanan bir bulgu ise Doğu Anadolu’da Van Merkezli Urartu Medeniyetinin Levant ve Anadolu’dan köken aldığı olduğunu ifade ederek, “Van bölgesi örneklerinin analizi, Urartuların bölgedeki daha erken dönem toplumlarından geldiklerini ve Levant’tan köken aldıklarını ispatlarken, Urartu’nun bugünkü Ermenistan’daki uzantılarından da alınan örnekler ise onların yerel kökenli ve step kökenli olduklarını göstermiştir. Bu da birkaç yüzyıl hüküm sürmüş olan Urartu kültürünün, Van merkezli ve bölgedeki yaygın bir kültür olduğunu göstermektedir.

Bu sonuçlar doğrultusunda Urartu yöneticilerinin merkez kökenli olup, yani Urartu’nun kurucularının Levant ve Van bölgesi kökenli olduğunu, bu kültürün bugünün Ermenistan’daki uzantılarının ise oradaki bölge halkından ve Steplerden köken aldığına önemle işaret eder. Bu sonuçlar Urartu’nun Ermenistan kökenli bir kültür olduğuna dair söylentileri de artık genetik açıdan doğrulamamaktadır” dedi.