#

Gündem

Büyükelçiler Konferansında konuştu, istifaya değinmedi

12. Büyükelçiler Konferansı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında Türkiye gündemini hala meşgul eden Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasına değinmedi.

Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Dünyayla beraber ülkemizi de etkileyen koronavirüs salgını sebebiyle maalesef sizleri bu sene Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde istediğimiz gibi ağırlama fırsatı olmadı. Gerek büyükelçilerimiz, gerekse Cumhurbaşkanlığı Danışmanları hep birlikte buradayız. Her birinizi gayretleriniz, emekleriniz için gönülden tebrik ediyorum. Toplantımızın ülkemiz, milletimiz ve hariciye teşkilatımız için hayırlı olmasını diliyorum.

Büyükelçilerimiz koronavirüs salgınıyla da mücadele etmek zorunda kaldı. 1,3 milyon insanın hayatına mal olan bu salgın, üstü örtülen birçok çarpıklığın gün yüzüne çıkmasını sağladı. Ekonomik bakımdan çok güçlü ülkelerin ve sosyal güvenlik sistemlerinin ne kadar zayıf olduğunu görmüş olduk. Muhalefetin bizi çekmek istediği tuzağa düşmedik.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajlarını kullanarak süreci yönettik. Yurtdışında bulunan insanlarımızı da sahipsiz bırakmadık. Olağanüstü çabalarınızla yurtdışında zor durumda kalan vatandaşlarımıza yardım elini uzattık. Cumhuriyet tarihinin en büyük tahliye operasyonunu gerçekleştirerek 100 binden fazla vatandaşımızı ailesiyle buluşturduk. Türkiye’den memleketlerine dönmek isteyen 38 bin yabancıya da destek sunduk. Ülkemizden yardım talep eden 155 ülke ve 9 uluslararası kuruluşa destekte bulunduk. İnancımızın, kültürümüzün gereği olarak yaptık.

Dışişleri Bakanlığı Koordinasyon ve Destek Merkezi’nin örnek alınan bir mekanizmaya dönüşmesi bizim için önemlidir. Canla başla çalışan kamu görevlilerine teşekkür ediyorum. Bayrağımızın dalgalandığı 248 temsilciliğimizi sığınacak güvenli bir liman kıldığınız için tebrik ediyorum.

Mücadelemiz bitmiş değil. Hastalığın hayatımızı bir süre daha etkileyeceği görülüyor. Son dönemde hasta ve vefat sayılarının ürkütücü boyutlara ulaştığını görüyoruz. Süreci kendi politikalarımız çerçevesinde yürütmeye çalışıyoruz. 83 milyonun tüm menfaatlerini düşünerek hareket ediyoruz. Temizlik, maske, mesafe kurallarına riayet ederek bu sürecin de üstesinden geleceğimize inanıyorum.

‘YENİ BİR YOL AYRIMINDAYIZ’

Salgınla birlikte dünyanın yeni bir yol ayrımına geldiğini görüyoruz. Salgın sürecinde uluslararası örgütlerdeki atalet daha da belirgin hale gelmiştir. Haklı yerine güçlüyü, çoğunluk yerine azınlığı koruyan mevcut küresel sistemin devam etmesi mümkün değildir. Türkiye olarak bu acı gerçeği BM kürsüsünden ifade ediyoruz. Güç yerine adalet eksenli yeni yapılanmaya ihtiyaç olduğunu söylüyoruz. Bize mesafeli yaklaşanlar bile şimdi Türkiye’nin tezlerini desteklemeye başladı. İİT, Türk Konseyi, D8 gibi çok uluslu yapıların etkinliğinin artmasını için çaba harcayacağız.

Bu kritik kavşakta Türkiye’nin tarihinden, sermayesinden, stratejik konumundan kaynaklanan avantajları nasıl kullanacağımız bugün atacağımız adımlara bağlıdır. Ülkemize ve milletimize yeni pişmanlıklar yaşatmamakta kararlıyız. Yeni dönemin kurucu iradelerinden olması için çalışıyoruz. Pergelin ucunu daime milletimizin hak ve hukukuna sabitliyoruz. Milli menfaatlerimizi savunuyoruz. Köklü müttefiklik işbirliklerinin teröre kurban edildiği bir tabloda kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz.

MÜLTECİ SORUNU VE TERÖRLE MÜCADELE

Suriye’deki harekatlarla sadece YPG/PYD’li ve DEAŞ’lı teröristleri sınırımızdan uzaklaştırmadık, 411 bin Suriyelinin geri dönüşünü temin ettik. 4,5 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz, bir o kadarını da Suriye’de bakımını yapıyoruz. Dünyada benzer bir ülke yok. Sadece Türkiye yapıyor. Bu kapitalist ekonominin temsilcilerinin bu tür attığı bir adım yok. Türkiye insanı ve vicdani olarak bu adımı atmıştır. Avrupa Birliği’nin, Türkiye’yi kendinden uzaklaştıran stratejik körlükten bir an önce kurtulmasını ümit ediyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğü için ayrıca çabalarımızı sürdürüyoruz. Irak’taki operasyonlarda bölücü terör örgütünün belini kırdık. Libya’da sağladığımız destek ülkenin iç savaşa sürüklenmesine engel oldu. Yunanistan ve Güney Kıbrıs provokasyonlarına rağmen Doğu Akdeniz’de daima soğukkanlı davrandık. Müzakere masasından asla kaçmıyoruz. Tehdit, şantaj dilinin hiçbir fayda sağlamayacağı anlaşılmalıdır. Konferans önerimiz sorunu diyalogla çözme isteğimizin tezahürüdür.

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN ÇATIŞMASI

Türkiye sadece kendi çıkarlarını korumak için değil, dost ve kardeş ülkelerin hukukunu savunmak için de güçlü olmak zorundadır. Başı daran düşenler ilk ülkemize sığınmıştır. Tek millet iki devlet şiarını paylaştığımız Azerbaycan topraklarının işgaline sessiz kalamazdık ve sessiz kalmadık. Şu anda Afganistan’dayız, şu anda Azerbaycan’dayız. Bunlar bizim kardeşlerimiz, soydaşlarımız. Ermenistan’ın 28 yıllık zulmü karşısında Minsk-3’lüsü her türlü ihtimallerle Azeri kardeşlerimizi ‘Kaçkın’ yaşattı. 28 yıl süren bu acımasız işgale Minsk-3’lüsü çözüm üretmedik, hep oyalamaca. Kendileriyle konuştuğumuzda bize hiçbir zaman çözüm üretmediler. Çözüm üretme gibi bir dertleri yoktu. Şimdi Azeri kardeşlerimiz kendi göbeklerini kendi kesti ve işi bitirdi. Biz gözleri yaşlı olarak dün İlham Aliyev kardeşimizin Şuşa’nın düşüşünden sonra yaptığı açıklamaları izledik. İki devlet tek millet olmanın aşkı budur da onun için. Dün Şuşa’nın işgalden kurtarılmasıyla sevincimiz ve umutlarımız artmıştır. Dağlık Karabağ’daki işgal bitene kadar mücadele bayrağı inmeyecektir.

İSLAM DÜŞMANLIĞI

İslam düşmanlığı devlet başkanlığı seviyesinde destekleniyor. Müslümanların kutsallarına yönelik alçakça saldırılar düzenleniyor. 40 yılda 50 bin vatandaşını teröre kurban vermiş ülke olarak masumlara yönelik saldırıları tasvip etmiyoruz. PKK terörü tarafından şehit edilen onlarca öğretmenimiz için üzüntü beyan etmeyenlerin YPG elebaşlarını kırmızı halılarla saraylarda ağırlamasının bizim için hiçbir kıymeti yoktur. Türkiye terörle mücadelede en ilkeli ülkelerden birisidir.

Barış içi arabuluculuk girişimimizi bir markaya dönüştürdük. Medeniyetler İttifakı girişimiz BM’de kurumsallaştı. Diplomatlarımız sadece BM’de değil, NATO, AGİT, UNESCO’da üst düzey görevler üstleniyor. Afrika ve Latin Amerika’ya yönelik politikalar yerini ortaklık politikalarına bıraktı. Yeniden Asya girişimi ile bölge ülkeleri ile ilişkilerimize yeni bir dinamizm kazandırıyoruz. Salgın, Antalya Diplomasi Forumu’nu engelleyemedi. Bu başarıların Dışişlerimizin kapasitesini, teknolojik imanlarımızı artırdığımız dönemde yaşanması tesadüfi değildir. Konsolosluk hizmetlerinde tarihi adımlar attık. Vatandaşımızın yükünü hafiflettik.

BÜYÜKELÇİLERE ÇAĞRI

Cumhurietimizin kuruluşunun 100’üncü yıldönümü olan 2023’te Dışişleri Bakanlığı’nın da 500’üncü kuruluş yıldönümünü kutlayacağız. 2053 ve 2071 vizyonun gerçekleşmesinde sizlerin yapacağı katkılar önem taşıyor. Ülkemiz eski dönemin alışkanlıklarıyla geleceğini inşa edemez. Devlet bürokrasinin de değişmesi kaçınılmazdır. Son 18 yılda ciddi bri paradigma değişikliğine gitmiş bulunuyoruz. Devletimizin kapılarını etnik kökeni, siyasi görüşü ne olursa olsun sonuna kadar yaklaşma talimatı verdik. Bürokraside de çözüm odaklı, iş odaklı, insan odaklı bir tavır bekliyoruz. Halkın arasına girmeyen, bulunduğu ülkenin kültürünü öğrenmeyen bir anlayışın günümüzün dünyasında başarı şansı yoktur.

AVRUPA BİRLİĞİ’NE: İSLAM DÜŞMANLIĞI

İslam düşmanlığı devlet başkanlığı seviyesinde teşvik ediliyor, güçlendiriliyor. Türkiye’nin sınır dışı ettiği yabancı terörist savaşçıların Batılı ülkelerde elini kolunu sallayarak eylem yapmalarını anlayamıyoruz. PKK terörü tarafından şehit edilen onlarca öğretmenimiz için en ufak bir üzüntü beyan etmeyenlerin YPG’nin ele başlarını kırmızı halılarla saraylarda ağırlayanların bizim tavrımızı sorgulamasının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

“BÜROKRASİMİZİN ESKİ HANTAL, KİBİRLİ TAVRINA SON VERDİK”

2023 hedeflerimiz ile 2053-2071vizyonumzuun gerçeğe dönüşmesinde mesleki birikimlerinizle sizlerin yapacağı katkılar büyük önem kazanıyor ülkemizin artık geçmişin korkuları, eski dönemin alışkanlıklarıyla geleceğini inşa edemez. Siyasetin ekonominin, iletişimin, insan ilişkilerinin kökten değiştiği bir iklimde devlet bürokrasisinin de değişmesi kaçınılmazdır. Son 18 yılda hayata geçirdiğimiz düzenlemelerle bu anlamda ciddi bir paradigma değişikliğine gitmiş buluyoruz. Bürokrasimizin eski hantal, kibirli tavrına son verdik. Devletimizin kapılarını insanımızın tamamına yaklaşma talimatını verdik ve kucağımızı açtık.