#

Bursa

Sol Parti’den Bursa’da eylem

2021 asgari ücretin belli olmasıyla birlikte Bursa Sol Parti Fomara Meydanı’nda “2825 TL asgari ücret kabul edilemez” diyerek basın açıklaması gerçekleştirdi.

Covid-19 Pandemisi’nin son süreçte geldiği endişe verici boyuta dikkat çeken Bursa Sol Parti’nin yaptığı basın açıklaması şu şekilde;

Covid-19 Pandemisi’nin son süreçte geldiği endişe verici boyut artık hakikatin gözden kaçırılamayacağı bir noktaya dayanmış durumda. Mızrak çuvala sığmıyor. Bu sürecin vahametinin artmasında birinci derece sorumlu, süreç boyunca halka alenen yalan söyleyen, hakikati savunan sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarını hedef gösteren AKP hükümetidir. AKP hükümeti, gerçek verileri gizleyerek halkın rehavete kapılmasına sebep olmuştur. Bugün bile açıkladıkları veriler, sahada görev yapan yetkililerin verileriyle ciddi bir tezat oluşturmakta, şaibeli görünmektedir.

Son süreçte salgının artış gösterdiği yerlere baktığımızda görünüyor ki, işçi havzaları, salgının en yüksek görüldüğü yerler durumunda. Önlemlerin ve denetimlerin son derece eksik ve yetersiz olduğu, işçilerin canı pahasına çalışmak zorunda bırakıldığı, pek çok çalışanın da ücretsiz izine çıkarılarak 1.168 TL gibi insanlık dışı bir ücrete mahkûm bırakıldığı bir durumla karşı karşıyayız.

Yine dün açıklanan asgari ücret rakamından anlıyoruz ki, milyonlarca çalışana açlık sınırında bir ücret dayatılıyor. İktidar çalışmak zorunda bırakılan, salgından en çok etkilenen işçilere ve ailelerine açlık vadediyor. Çok değil, 2016 yılındaki asgari ücret 445 dolar düzeyindeyken, 2021 yılı için açıklanan asgari ücret sadece 381 dolar düzeyinde. Rakamlar gösteriyor ki pek çok tüketim ürünü ithal olan ülkemizde, işçilerin maaşları erimeye devam ediyor. Ülkeyi yönetenler belli ki Türkiye’yi ucuz iş gücü cenneti yapmak, bu sayede uluslararası yatırımcı çekme hevesi içindeler. Bu politikaların emekçilere sunduğu tek şey, daha fazla yoksulluk, daha fazla sefalettir.

Sağlık emekçileri, hem maske, ekipman ve beslenme yetersizliği, hem de 70 saati aşan çalışma süreleri nedeniyle ölüyorlar. Sesleri duyulmuyor, talepleri karşılanmıyor, hayatları hiçe sayılıyor. Onlara bir nebze olsun nefes aldırabilecek tek bir önlem için dahi ne Sağlık Bakanlığı ne de iktidar parmak oynatıyor.

Yeterli gelir desteği sağlanmadan esnafın dükkânına kilit vuruluyor ve onlar da kendi kaderlerine terk ediliyor. Alay edercesine Bursa gibi Büyükşehirlerde aylık 750 liralık sadaka, kira desteği adı altında lütuf olarak ekranlardan duyuruluyor.

Aşı konusu ise tam bir muammaya dönüştü. İktidarın sağlık bakanlığı, her gün, bir önceki günü yalanlayan bir açıklama yapıyor. 11 Aralık’ta geleceği söylenen 50 milyon doz aşı bir türlü gelmiyor, gelse bile tüm yurttaşlara yetmeyeceği şimdiden biliniyor, dahası hükümet tüm yurttaşlara ücretsiz aşı konusunda net bir taahhütte bulunmaktan kaçınıyor.

Sonuç itibariyle salgın süreci boyunca, veriler halktan saklandı, etkili önlemler alınmadı, gerçek bilim insanlarının sözlerine kulak verilmediği gibi gerçekleri halka açıklayanların sesi kısılmaya çalışıldı, aşıda geç kalındı, şeffaf güvenilir bir süreç asla işletilmedi, yeterli ve etkili önlemler alınmadı, insanların yaşamı göz ardı edildi, hiçe sayıldı.

Bugün yürürlükte olan kısıtlamalar ne çalışmak zorunda bırakılanları virüsten koruyabilecek, ne de faaliyetlerine ara vermek zorunda kalan işletmelerde çalışanlara bir güvence sağlayabilecek nitelikte. Tam da bu nedenle aşağıda ifade ettiğimiz önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi, gerek çalışanların sağlığının korunması, gerekse bu süreçte gelirinden yoksun kalanların hayatını idame ettirebilmesi için zorunludur.

  • Zorunlu sektörler dışında 21 gün tam kapanma sağlanmalı,
  • Bu süre içerisinde tüm çalışanlar ücretli izine çıkarılmalı, işsizlere gelir desteği verilmeli,
  • İşletmesini zorunlu olarak kapatan esnafa kira desteği verilmeli, ayrıca yaşamsal ihtiyaçları devlet tarafından eksiksiz karşılanmalı,
  • Elektrik, su doğalgaz, internet faturaları bu sürede devlet tarafından ödenmeli,
  • Sağlık emekçilerinin yükünü hafifletecek önlemler derhal alınmalı, ekipman ve beslenme yetersizlikleri giderilmeli, COVID-19 koşulsuz şartsız meslek hastalığı sayılmalı ve diğer tüm talepleri karşılanmalıdır,
  • Her öğrenciye ücretsiz tablet ve ücretsiz internet hizmeti sağlanmalı,
  • Tüm halk ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanmalı, ücretsiz test yaptırabilmeli,
  • Tüm halka, gerekli klinik araştırmaları geçmiş, belgelenmiş ve güvenilirliği kanıtlanmış aşılar ücretsiz yapılmalı,
  • Halka tam ve doğru bilgi verilmeli, bu konuda bilim insanlarına, ilgili meslek odalarına alan açılmalı, karar süreçlerine dahil edilmeli,
  • Dönüşümlü çalışma planlaması, tüm kentte hayata geçirilmeli,
  • Evden çalışabilme imkanına sahip olanların evden çalışması sağlanmalı, bu süreçte giderlerinin işveren tarafından karşılanmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı,
  • Toplu taşımada, oturan yolcu kapasitesinin yarısı kadar yolcu alınmalı,
  • Kısa çalışma ödeneği alan işletmelerin, çalışanlarını tam zamanlı çalıştırmalarının önüne geçilmeli, bu alanda denetimler artırılmalı,
    Eğer bu süreçte geçiş garantili köprülerin ücretleri müteahhitlere ödenebiliyorsa, hasta garantili şehir hastanelerinin ücretleri ödenebiliyorsa, büyük şirketlerin vergi borçları sıfırlanabiliyorsa, hakkımız olan işsizlik sigortası fonundaki paralar, kısa çalışma ödeneği adı altında sermaye sahiplerine aktarılıyor, tüm kaynaklar çalışanları değil patronları gözeterek harcanıyorsa, bu kaynakların neden halk sağlığı için ve çalışanların geçimini sürdürebilmesi için kullanılmadığını sormak bizlerin en doğal yurttaşlık hakkıdır. Bizler hayatın çarklarını çeviren, bu ülkenin gerçek sahipleriyiz. Zenginlerin ceplerinin doldurulması uğruna emeğimizin sömürülmesine, hayatımızın hiçe sayılmasına karşı çıkalım, bu düzeni toptan değiştirelim.